
Son günlerde birkaç şey yaptırıyorum.
Yaz geliyor.
Yine tamir işlerine girdik.
Uğraşıyoruz.
Bir çok işi kendim yapıyorum.
Elim yatkındır.
Yani bazı şeyleri ustaya ihtiyaç duymadan halledebiliyorum.
Ancak bazı işler var, gerçekten sadece işin ehli yapabilir.
Onlar için haliyle ustasıyla anlaşıyoruz.
***
Ancak, sanırım ustalarımız çok yoğunlar.
Ayrıca çokta nazlılar.
İşini iyi yapanları tenzih ediyorum.
Gerçekten iyi ve zamanında yapanı ayrıca tebrik ediyorum.
***
Öyleki bir işimiz oluyor.
Ustamıza telefon ediyorum.
Ağabey önce hemen geliyor.
İşi alıyor.
Sonra bir türlü gelmek bilmiyor.
Başta her şey iyi, sonra iş yapmaya gelince bir türlü ustayı bulamıyoruz.
Arıyorum hep “biraz sonra geleceğim.”diyor.
Bir türlü gelen giden olmuyor.
Yani ben buradan şunu anlıyorum.
Çalışmayı sevmiyoruz!
***
Ayrıca bana iş yok demeyin!
Hele ustalar siz hiç demeyin!
Çünkü ne zaman bir şey yapmak için usta çağırsam çok nazlı oluyorlar.
İşin başında koşarak geliyor.
Anlaşma yapıyor.
Sonra da ortadan kayboluyorsunuz.
Yine tekrarlıyorum.
İşini iyi yapanlar üzerine alınmasınlar.
Ancak işini iyi yapan ama zamanında yapmayanlar alınsınlar.
Çünkü işini iyi yapmak kadar zamanında yapmakta çok önemli.
İyi usta olmuş olabilirsiniz.
Sizin yaptığınız işi kimse yapamıyor da olabilir.
Ancak aranan adam olmak, vazgeçilmez olduğunuz anlamına gelmez.
***
Şimdi bunları yazıyorum.
Pek bir faydası olacağını da sanmıyorum.
Sanırım ilk defa umutsuz konuştum.
Ancak bilmenizi isterim; “İnsanlar sizleri yaptığınız işleriniz kadar zamanında yapmadığınız işlerle de tanıyacaktır.”