
Kakava Hıdırellez Şenliklerinin 2.’si de yapıldı. Üç gün süren şenliğin programına baktım, oldukça zengin bir program. Ama çocuklar açısından çok fakir.Öyle ki onlar için bir tane dahi etkinlik yok.
Oysa şenlik ne demektir?
Kelimenin kendisinden de anlaşılacağı üzere şen olmak, gülmek, eğlenmek, oynamak demektir.
Şenliği düzenleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Tekirdağ Valiliği ileSüleymanpaşa Belediyesine soruyorum: Bir itirazınız var mı bu tanıma?
Bir soru daha: En çok gülmesi, eğlenmesi, oynaması, neşelenmesi gerekenler kimlerdir, çocuklar değil mi?
Öyleyse neden onlar için de bir etkinlik yoktu programda? Fazla değil, neden bir tanecik dahi yoktu? Evlere şenlik olması şart mıydı programın?
Belki de şimdi denilecek ki anne babalarıyla gelen çocuklar gülüp oynamadılar, neşelenmediler mi?
Haklısınız. Aslolan yetişkinleri eğlendirmektir çünkü. Oy deposu olan onlardır çünkü. Kitabınızda böyle yazıyor çünkü.
İyi de ebeveynlerin gönüllerine girmenin en kestirme yolu çocuklarından geçmez mi? Bunu da mı düşünemiyorsunuz?
Bu ülkenin hemen her ili ve ilçesi böyle şenlikler, yani festivaller düzenlerler ama yine hemen hiç biri de programın arasına bir tanecik dahi çocuklar için etkinlik koymaz.
Atatürk çocuğu başbakanla arasına oturtur, konuğu olan krallında bulunduğu masasına alır, resim sergisinin açılışına götürürken, bizlerin festivallerde bile aklımıza gelmez çocuklarımız. Ne devletin aklına gelir, ne de onun bir parçası olan belediyelerin.
Çocukları çok sever, çok da düşünürüz ya, ondandır herhâlde diye düşünüyorum.
En iyisi şu Kakava Şenliklerinin adını tatava yapmaktan hareketle Tatava Şenlikleri olarak değiştirmek. Nasıl olsa hepimiz tatava yapmaktan başka bir şey yapmıyoruz.
Savcılar, Yargıçlar Meselesi
Ülkemizde uzun yıllardır bir savcılar, yargıçlar sorunu var.
Nedir o?
İlgili yasa hem de açık açık tutuklamanın bir istisna olduğunu yazdığı hâlde bizde tutuklamamanınistisna hâline gelmesi.
İkinci sorun da şu:
Her meslek sahibinin, mesleklerini icra ederken taşıdığı birçok sorumluluk ve bunun bir müeyyidesi vardır ama savcılar ve yargıçlar için hemen hiç yoktur. Bir savcı ne kadar sorunlu iddianame hazırlarsa hazırlasın, bir yargıç ne kadar yanlış karar verirse versin, hiç birinden hesabı sorulmaz.Durum böyle olduğu için de sık sık hukuk cinayetleri işlenir.
Neden?
Çünkü tutturulmuştur bir “takdir hakkı” denilen arızalı bir hakanlayışı, oradan yırtılır.
Yahu, bu hakkın bir de keyfî kullanılması diye bir şey yok mu hukukta? Onun da cezalandırılması gerekmez mi?
Siz kaç kez duydunuz böyle bir cezalandırmayı?
Yoksa diyorum, ilgili yasaları hazırlayanlar hukukçular olduğu için mi böyle olmakta? Yani kendilerini korumaya almak için?