
İnanın bana çok şeyler görüyorum.
Hani bazen insanın başını belaya sokacak tarzda tiplerin yaptığı saygısızlıklara şahit oluyorum.
Ancak kanım durmuyor.
Yüreğim boş veremiyor.
Ezilen birini görünce, kim olursa olsun hakkını araması adına destek olmaya çalışırım.
Bana bu konuda defalar ve defalarca ikazda bulunan sevdiklerim oldu.
Ancak maalesef dayanamıyorum.
Birine yanlış bir şey yapıldığın görünce bir şeyler yapmak istiyorum.
Aslında onun yapması gerekenleri bir anda ben yapmaya başlıyorum.
Zaten ortalıkta benim için burada karışıyor.
***
Hatırlar mısınız rahmetli Kemal Sunalın bir filmi vardı?
Apartmanın birinde kapıcıydı.
Sünepe denilecek bir yönetici, ağır ağabey olan ev sahipleri vs. tipler vardı.
Burada filmde bir sahne vardır.
Karısını döven adamı tüm apartman el birliği ile yöneticiye şikayet ederler.
Yönetici de o gazla adamın kapısına dayanır.
Kapıyı çalar.
Kapı açılınca arkasında kimse yoktur.
Asıl ilginci içeride dayak yiyen kadın birden sesini yükseltir ve “size ne kocam benim döverde severde?” der.
İşte bu ironik durumu çok yaşıyordum.
***
Neyse yaş ilerledikçe hayat bize de öğretiyor.
Olaylara yerinde her zaman karışmamayı.
Ancak olaylara yerinde karışmayacağım demek.
Gördüklerimi yazmayacağım anlamına da gelmiyor.
O sebeple gördüklerimi anlatmak istiyorum.
Başlıkta çok açık şekilde sizlere anlattım.
Otobüse binme dersleri verilmeli.
Özellikle halk otobüsleri kullananlar için çok yerinde bir ders olacaktır.
***
Hemen en başından kısaca anlatacağım.
Otobüs durağında otobüs bekliyorsunuz.
Otobüs durağa yanaşınca yaşlısı genci hiç fark etmiyor.
Bir anda otobüse en önce ben binmeliyim derdine düşüyor.
İtiş kakış, yandan kaynak yapmalar vs. acayip bir otobüse binme şeklimiz var.
Neyse zar zor bindiniz.
Herkes bindiği kapıya yakın olma derdinde.
İleriye, arkaya ilerleyen yok.
Kapı önünde durmak ve en önce o inmek çabasında.
Hadi ilerlediniz diyelim.
Siz ilerlerken koridorda olan kimse yerinden kıpırdamaz.
Bir kısım yolcuda arka kapıyı tutar.
Onlarda oradan hızla inme derdinde.
***
Ön kapıdan ortaya kadar geldiniz.
Öğrencilerin bir türlü anlam veremediğim bir şeyleri var.
O şişkin kocaman çantalarını otobüse binerken sırtlarından çıkarıp bacaklarının arasına almamalarına bir türlü akıl erdiremiyorum.
Çanta da şişkin olunca bir kişi oluyor sana iki kişi.
Ayakta gidiyorsunuz ya sıkışıklık daha da artıyor.
Babasının arabasına sırtında çantayla otursa ya.
Ya da taksiye öyle binse.
Yok öyle yerlerde sırtında olan çantayı eline alır.
Ama halk otobüsünde ayakta giderken bacaklarının arasına yere almak aklına gelmez bir türlü.
***
Hele bir de yaşınız ileri olsun ve bindiğiniz aracın koltuklarında gençler varsa cam tarafında oturanlar yolu seyreder.
Koridora yakın oturanda cep telefonundan asla gözünü ayırmaz.
Yani yanına yaşlı biri geldiğini görmez ve asla görmek istemez.
***
Bir de aman Allahım sinir olduğum en büyük husus da şu; “ben hemen ineceğim.”
Koridora yakın oturan kişi boş olan cam kenarına kaymaz.
Hep koridor kenarında oturur.
Biri gelirse bacaklarını koridora çıkarır “siz geçin ben birazdan ineceğim.”der.
***
Bir de koltukta oturma şeklimiz var.
En çok erkekler evet bizler yapıyoruz.
Ağabey bir yayılmış.
Yanına biri gelse de istifini bozmuyor.
Sanırsın 3 TL ye otobüsü aldı.
Bayanlar o kadar naif otururken bizler valla koltuk sanki bizimle doğmuş gibi üzerinde rahat yayılıyoruz.
Bunun bir adabı olmalı.
Bacaklarını açma kardeşim.
Yanındaki kişi de rahat otursun.
Yok o önce geldi.
Yayılacak o sebeple.
Hak görüyor bunu kendinde.
Yanına gelen bayan ne yapsın.
Sıkış pıkış oturmaya gayret ediyor.
O hala istifini bozmuyor.
Ne deyim size ben ya!
***
Anlatmaya devam etsem sayfalar yetmeyecek.
Bir türlü anlamıyorum.
Neyin kafası bunlar.
Neyi yaşıyoruz.
Dün otobüste izlediklerimi yazdım.
Not: Bu arada az önce anlattığım cam kenarına geçin ben sizden önce ineceğim diyen kişi cam kenarına oturan abladan sonra indi.
Böyle de ironi yaşıyoruz.
Saygılar.