
Keşan İpsala Edirne bölgesinde zamanında en çok tanınan insanlardan birisiydi Makinist Ali. Çağrıldığı yere gider ve işini bitirmeden, arızalı motoru, makineleri onarmadan, günler sürse de oradan ayrılmazdı…
Makinist Ali’yi oğlu Sedat Erkan’dan dinledim. Dinledikçe bir usta disiplini içinde yetişen oğlu Sedat Erken’in de aynı disiplin içinde, o mahalleden diğerine, o caddeden diğerine gazete dağıtmada hünerlerini, gönüllü fedakârlığını gösteren bir insan tanıdım.
Neredeyse Habertrak Gaztesi’nin ilk kuruluş zamanlarından beri yazıyorum. Bir yerde tüm zamanlara adanmış bir hissiyat içinde, geçmiş ile bugüne, bugün ile yarınlara edebi raylar üzerinde ıslığını çalan, düdüğünü öttüren bir kara tren gibi yoluma gidiyorum.
Gazete dünyasına uzak olanlar her şeyi ballı ekmek görebilirler. Oysa günlük gazetelerin yükleri ve zorlukları, heyecanlarına, coşkularına eşittir. Her şeyin ateş pahası olduğu, bir bir esnafların direncini yitirdiği bu zamanlarda Habertrak’ın kalbi atıyorsa, sahibinin (Cenap Kürümoğlu) özverisi kadar çalışanlarının da canla-başla çalışmalarının da elleri sıkılası, önlerinde eğilesi emekleri vardır…
Bugün anlatmaya çalışacağım kişi Sedat Bey; Sedat Erkan’dır. Tekirdağ esnafının, çarşı sakinlerinin yakından tanıdığı, sabah başlayan gazete dağıtma mücadelesi, bir yerde sevdası, akşama kadar, bin bir türlü ter ve gayretle sürer gider…
Çoğu zaman atölyeme gazeteyi bırakırken:
—Bir çay içer miyiz? Dediğimde:
—Vaktim çok az Güven Bey; filanca yere gazeteleri yetiştirmem lazım! Der ve geldiği gibi o büyük, o devasa yüküyle gider.
Sedat Erkan için gazete dağıtıcılığı yalnızca bir iş olmaktan çok ötedir. O bir sahne kurulmuşsa, orada bir oyun seyirciyle buluşacaksa, sahnenin her şeyi gibidir. Dışarısı ile içerisi arasında bir bağ, bir yoldaş, bir kültür elçisi gibi; gazeteden mahallelere, mahallerden cadde ve sokaklara; şehrin her yerine; adeta bir ışık gibi süzülür…
Sedat Erkan’ı yıllardır tanıyorum. Anlattığı Makinist Ali’nin çevresinde kazandığı o büyük saygınlık, yaşadığı onur neyse, kendi çevresinde bir gün dahi, ait olduğu sorumluluk anlayışından bir gram dahi sapmamış bir felsefe insanıdır.
Düşünceleri çok berraktır! Hani kirli sularda yaşayamayan alabalıklar gibi, onun felsefesi ve vicdanı neredeyse aynı tartıyı yaparlar. Adil olmanın, şefkatli olmanın, gerektiğinde sokakta, caddede gördüğü yeşil bir ağacın davasını da tartan, takip eden savunan bir adalet anlayışı-yolculuğu içindedir…
Şehrimizde Sedat Erkan gibi kim bilir kaç bin insan var. Henüz zenginliklerinin görüntüsü sadece buzdağları gibidirler. O soğuk sulara dalma cesareti, doğaya ve doğal olmaya karşı adil bir duruş, sağlam bir irade içindeyseniz yeterlidir…
Görünmeyen kısımları ne parayla satarlar, ne bir başka unvan ile sadece disiplinli ve yaşadığı yere tat-tuz bırakan biri olmanız yeterlidir; bir insanın, bir yoldaşın ve bir öykünün size açılması için…