
İnfak, bir kişinin mal veya parasının bir kısmını Allah rızası için fakirlere, ihtiyaç sahiplerine ve yolda kalmışlara vermesidir. Ancak infak, sadece maddi yardım anlamına gelmez. Aynı zamanda zaman, bilgi, emek ve sevgiyi de içeren geniş bir anlam yelpazesi vardır. İslam’da infak, bireysel sorumluluğun yanı sıra toplumsal dayanışmanın da önemli bir ifadesidir. İnfak bilinci, toplumların yardımlaşma ve dayanışma kültürünü güçlendirerek sosyal adaletin sağlanmasına yardımcı olur.
İslam’a göre infak, yalnızca maddi anlamda değil, aynı zamanda manevi anlamda da çok önemli bir eylemdir. Bakara Suresi 177. Ayet-i kerimede Allah Teala İyiliğin tanımını yaparken gerçek iyiliğin sevdiği mallardan vermek olduğunu bunu yapanların gerçek doğrular ve takva sahipleri olduğunu ferman buyurmuştur. Kur’an-ı Kerim’de, infak edenlerin ödülleriyle ilgili olarak ise “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık harcayanlar yok mu, onların ecirleri, Rableri katındadır ve onlara ne korku vardır, ne de mahzun olurlar.” (Bakara, 2:274) buyurulmaktadır.
İnfak bilinci, sadece bireylerin ruhsal gelişimi için değil, aynı zamanda toplumun sosyal yapısının güçlenmesi için de önemlidir.Ayrıca infak, kişinin sahip olduğu her türlü imkânı başkalarının yararına sunması demektir. Bu, para, zaman, bilgi veya fiziksel yardım olabilir. Toplumlar, yardımlaşma ve dayanışma kültürüne sahip oldukça daha adil ve huzurlu olur. İslam, toplumdaki fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin gözetilmesini emreder. İnfak, toplumsal sorumluluğun yerine getirilmesinin yanı sıra, insanların kalbinde merhamet ve yardımlaşma duygularını pekiştirir. Toplumda infak bilincinin yerleşmesi, sosyal eşitsizliklerin ve yoksulluğun azalmasına, daha adil bir düzenin oluşmasına katkı sağlar.Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de infakın önemine vurgu yapmış ve şöyle buyurmuştur: “Sadaka vermek maldan bir şey eksiltmez. Allah hoşgörülü olan kulunun ancak izzetini artırır. Her kim Allah için tevazu gösterirse, Allah da onu yüceltir..” (Müslim). Bu hadis, infakın sadece maddi kazanç sağlamadığı, aynı zamanda manevi bir doyum ve huzur getirdiğini de ortaya koyar. İnfak, kişiyi Allah’a daha yakın kılarken, aynı zamanda içinde bulunduğu toplumla olan bağlarını da güçlendirir.
İslam’da infak, zenginlik ve mal birikiminin sadece bir kişinin hakkı olmadığını, topluma ait bir sorumluluk olduğunu öğretir. Fakir ve yoksul insanlara yardım etmek, toplumsal dengeyi sağlamak adına büyük bir öneme sahiptir. Allah, bir müminin sahip olduğu mal ve servetin sadece kendisi için olmadığını ifade eder: “Onların mallarında, dilencinin ve yoksulun hakkı vardır.” (Zariyat, 19). Bu ayet, İslam’da infak anlayışının bir hak ve sorumluluk olduğunu açıkça belirtir.
İnfak, yalnızca maddi imkânları bol olanların yapacağı bir eylem değildir. Bu da demektir ki, zengin veya fakir her insan, kendi durumuna göre infak yapma sorumluluğuna sahiptir. Bir kişi, maddi olarak fazla imkâna sahip olmasa bile, bir gülümseme, bir yardım eli, bir dua bile infak olarak kabul edilir. Bu yönüyle infak, herkesin katılım gösterebileceği bir eylemdir.
İnfak, yalnızca bireysel bir sorumluluk değil, toplumsal bir ihtiyaçtır. İslam’da infak, kişinin dünyada huzur ve mutluluğu, ahirette ise büyük bir ödülü hak etmesini sağlar. Yardımlaşma ve dayanışma kültürünün güçlenmesi, toplumsal huzurun ve adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynar.
Zengin ya da fakir, her bireyin elinden gelenin en iyisini yaparak infak etmesi, sosyal adaleti pekiştirecek ve toplumların daha adil, dengeli ve huzurlu olmasına katkı sağlayacaktır. Unutmamalıyız ki; infak, sadece maddi yardımla sınırlı bir şey değildir; ruhsal ve manevi katkılarla da infak edebilir ve toplumun güçlenmesine toplumsal güvenin artmasına katkı sağlayabiliriz.
Osman KILIÇOĞLU/ Din Hizmetleri Uzmanı