![AFİYETLER SAYIN VALİM, SAYIN ARKADAŞLAR](https://habertrak.com.tr/wp-content/uploads/2017/03/GÜVEN-SERİN.jpg)
Çalışan gazeteciler günü kutlamasıyla Sayın Valim gazete ve gazetecilere yemek vermiş! Gidenlerin yanında gitmeyenler; yenenlerin yanında yenmeyenler… Afiyetler olsun! Onurlandırmak adına güzel bir buluşma, anma ve kutlama…
Durup dururken ağız tadını bozmak gibi bir niyetim de yok. Geçmişte ki masalların tamamında geçer yemek ve sofralar. Yağlardan, ballardan söz ederken masal anlatıcıları, işin en tatlı kısmına geldiklerini bildikleri için; büyük bir cilalama, abartma sanatı içine girerlerdi.
Sevgili Valimizin sofrasında kuş sütü; isterse masallarda ki gibi; bin bir çeşit yemek! Çalışan her insanın onurlanması gerektiği, toplumun her kesiminin eksiksiz huzur bulduğu ortamın en önemli gözlemcileri, onların haklarını, sorunlarını gündeme getiricileri gazetecilerin onurlandırılması çok değerlidir.
Hal böyle olunca, yılda bir kez Halil İbrahim Sofrasında ağırlanmaları hiç de yanlış değil… Üstelik yemek deyince; herkesin keyfi yerine gelir. Bazı zamanlarda akan sular bile durur. Üzerine bir de okkalı bir kahve; değmen benim gamlı keyfime…
Bir köşe yazarı, bu işe yazgılı bir insan olarak idealizmin hürriyetini doğuştan elimde tutmanın ilahi bir tarafında oluşum yüzünden tam da kahve içilirken konuşulacak sohbetleri, konuşmayan, sormayan arkadaşlarım adına da ben soracak ve yazacağım gazetemin köşesinde.
Tam da Sayın Valimizi ve Sayın arkadaşlarımızın birçoğunun bir araya geldiği anda isterdim ki; neredeyse hiçbir sorunda öne çıkmayan, zarif bir sessizlik anlayışı olan SAYIN VALİMİZE şehrimizle ilgili öneriler sunulup, ısrarla şehrimizin olmayan, yitip giden turizminin; bu büyük kuraklığın sebepleri, yemek, kahve tadıyla ortaya çıksın.
Mesela bir arkadaşımız gazeteci olduğunu hatırlayıp; Sahil yolu projesinin niçin aksatıldığını; bu yürüyüş ve bisiklet yoluyla, kent olma yolunda bir devrim yapma girişimi olacağını, sormuş olması ne büyük bir gelişme olurdu.
Bir başka arkadaşımız; 19.Fırka binalarının, hak ettiği kültürel, tarihi ve sosyal öneme acilen kazandırılması gerektiğini sorması; pek yerinde olurdu. Hoşköy Fenerinin tarihi bir feneri olduğunu ama kendi haline neredeyse terk edildiği de hatırlatıla bilinirdi.
Ya kokan nehrimiz? Takip istasyonları kurulduğu halde; halen bataklık akan Ergene soruldu mu? Bir başka arkadaşımız şişkin midesini sodayla rahatlattıktan sonra filanca zamanında bir vali geldiğini, bu şehre YAMAÇ PARAŞÜT sporunu kazandırdığını bu sayede; birçok fabrikadan daha büyük bin turizm zenginliğinin doğduğunu ifade etmesi; midesine de, gazetecilik itibarına da katkı sağlamaz mıydı?
Dünyanın ilk 10 önemli yürüyüş yolu olan Likya Yolunun bir İngiliz tarafından ülke turizmine, sosyal, tarihi, kültürel hayatına kazandırıldığı da hatırlatılıp; Ganos Dağları gibi bir mucizenin; Büyük İskender, Traklar, Roma, Bizans, Osmanlı; nice büyük uygarlıklara, değerli mitolojik öykülere sahip bu bölgemizin; kurak bir çöl gibi halen kurtarıcısını, şehirle birlikte göğe yükselecek valisini beklediğini söylemesi pek güzel olmaz mıydı?
Kral Yolumuzun, fantastik düşünce olmaktan kurtarılıp, çok iyi araştırmalarla, şehrin eski ticaret yolları; özellikle Ganoslardan, Koru Dağlarından geçip, Balkanlara yönelen kervan yolları için ciddi çalışma birliktelikleri de önerilse; Sayın Valimiz asla üzülmez, kızmaz; bu yemeğin anlamlı, gerçek kazanımları; insan ruhuna en büyük zenginliği sağlayan; hizmetin, üretmenin, yüceltmenin o değerli maneviyatı çıkardı ortaya.
Peki, ama bu yemeğin kazanımları nelerdir? Son yıllarda, yüzlerce kutlama, gün; tıpkı binlerce sivil dernek, ticari kuruluş gibi; çoğalıyor, büyüyor, artıyor ama gerçek manada; toplumsal yaşama, ticari, sosyal yaşama; şölenimsi, kültürel ne gibi değerler ekliyor?
Bu tür patinajları, büyü kayıpları geride bırakmalıyız? Cumhuriyetin kuruluşunda ki felsefe;”ÇOK ÇALIŞMALIYIZ” Çok üretmeliyiz felsefesi, uygar dünyanın ana düşüncesi; bir binanın ana kolonları gibi bir şeydir.
Bütün bu güzellikler; bir araya gelmeler; formalite olmaktan kurtarılmalıdır. Yoksa içten içe oluşacak çürümeler, mesleki hissileşmeler hızla arttığı gibi en sonunda halkın gözünde güldürü sanatına katkı veren kuklalara dönüşme sorunu yaşayabiliriz.
Faydalı meslekler; halk için bir şeyler yapan, dişe dokunur işlerin altına imza atan insanlardan, kurumlardan doğar. Yüce bir itibar, yüksek bir maneviyat; bütün sofraların krallığını da ele geçirir…
Çalışan Gazetecilerin Günü Kutlu Olsun! Onların itibarı, çalışan yöneticilerimizin de ömürleri içerisinde esere dönüşecek girişimleri için yazılan bu yazılarda; kalp kırmak, lokmanızı saymak değildir asıl amacım.
Sürç-i Lisan ettiysem affola…