Devlet, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’e beş koruma görevli sitahsis etti.Bu kadarı yeterli görülmemiş olacak ki dünkü duruşmaya çelik yelekle katılmak zorunda bırakılmış.
Kimden veya kimlerden korumak için?
Kocasını katleden tetikçilerden, cinayeti plânlayanlardan, organize edenlerden, azmettirenlerden.
Neden?
Kocasının öldürüldüğü yetmezmiş gibi kendisinin de öldürülebileceği tehlikesi nedeniyle. Hem de bir kadın ve bir anne olmasına rağmen.
Dahası oeşe/anneye bir başsağlığı bile dilenmemiş. Kocasının cenazesine bir çelenk bile gönderilmemiş. Yine kocasının mensup olduğu siyasî parti ile genel başkanlık yaptığı dernek yöneticilerinden cenazesine kimse katılmamış.
İşte bu Türk töre tarihinin hem de kapkara bir lekesidir.
Yine dahası bunlar yetmezmiş gibi bir de hem kocası, yani çocuklarının babası katledilen bir kadının, hem de onun kanını yerde koymamak için adalet arayan aynı kadının öldürülme tehlikesiyle karşıkarşıya olması.
Yani devletin o tehlikeyi hâlâ bertaraf edememiş olması.
Hangi birine yanarsınız?
MADIMAK KATLİAMI
Dün Madımak katliamının 31. yılıydı. Caniliğin, vahşetin, vicdan ve ahlâk çürümüşlüğünün toplumsal tarihimize simsiyah harflerle yazılışının 31. yıldönümü.
Sadece 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yakılarak ya da dumandan boğarak öldürülmesi değildi utanç verici olan; bu vahşetin tam sekiz saat devam edebilmiş olmasıydı aynı zamanda.
Devlet neredeydi sekiz saat boyunca? Varlığını öyle durumlarda kanıtlamayacak, o şartlarda ortaya koymayacaktı da ne zaman koyacaktı?
Hiş şüphesiz dönemin ülkeyöneticileri ile resmî görevlileri çok kusurluydu ama bırakın adaletin yerini bulmasını, o günden bugüne bir kuru özür bile dilenmedi.
Oysa özür dilemek büyüklüğün şanındandır ama ne yazık ki devlet o büyüklüğü bugüne kadar gösteremeyecekti.
İyi de o insanlar ne arıyorlardı Sivas’ta? Neden gitmişlerdi oraya?
Pîr Sultan Abdal’ı anma kapsamında türkülersöylemeye, semah dönmeye, kültür-sanat söyleşileri yapmaya, konferanslar vermeye gitmişlerdi.Sonuç, o insanlarla birlikte toplumsal barış ve kardeşliğin de katli olmadı mı?
Öyleyse binlerce kişinin ağızlarından salyalar akıtarak, insanları yakma şehvetiyle harekete geçerek“Yakın, yakın!” diye bağırması cezasız mı kalmalıydı?
Katliamın kendisinin zaten başlıbaşına toplumsal bir utancımız olmasının yanısıra, bu utancı sahneye koyan binlerce kişiden sadece 79 kişinin ceza görmüş olması da adalet adına utanç verici değil miydi?
Kaldı ki o insanlar elbette kendiliklerinden bir araya gelmiş,saldırıya geçmiş, insanları diri diri yakmış değillerdi. Olamazdı da böyle bir şey. Zira hayatın olağan akışına aykırıydı bu. Dolayısıyla onları organize eden, kışkırtan, tahrik edenler vardı hiç kuşkusuz perde gerisinde ama,o perde bir türlü aralanamadı veya aralanmadı.
Ne istedilerçoğu gepegenç olan o insanlardan?
Kimileri tarafından yeşil ışık yakılan, yol verilen, organize edilengözüdönmüşlükten başka bir şey olamazdı bunun nedeni.Ama o “kimileri” bir türlü çıkarılamadı ya da çıkarılmadı ortaya.
Değil Türk tarihinin; belki de insanlık tarihinin Orta Çağ artığı zihniyetinin eseriydi bütün oolup bitenler. Ama Orta Çağ 395 yılında başlamış, İstanbul’un fethiyle sonlanmıştı. Sivas-Madımak vahşeti ise sadece 31 yıl önce sergilenmişti.
Bu duruma göre daha azgın bir vahşilik olmuyor mu?
_______________________________
MANTIK JİMNASTİĞİ
(Düşünmeyi Sevenler İçin)
“O her zaman inançlara saygılı laikliği savundu, savunmaya da devam edecek.”
Mantıksızlık nerede?
Cevabı gelecek yazımızda.
______
Geçen yazımızdaki cümle şöyleydi:
“Toplantıda dünya çapındaki uluslararası sorunlar görüşüldü.”
Mantıksızlık nerede?
“Dünya çapında” demek, zaten “uluslararası” demektir. İkisini birlikte kullanırsak dünya çapında olan bir şeyin uluslararası veya uluslararası olan bir şeyindünya çapında olamayacağını söylemek gibi bir mantıksızlık yapmış oluruz.
