
Büyük ve değerli sözlerin arkası dolmadıkça, istikrarlı hizmetlerle desteklenmedikçe resmen içi boşalıyor; bomboş hale gelip halkımızı düş kırıklığına uğratıyor.
Bu sözlerden birisi de; “ Halka hizmet, hakka hizmet etmektir” diye başlayan çok değerli sözlerin zaman içinde içinin boşaltılması; yani, bir kez o koltuğa kurulup yetki alınınca ne hazindir ki unutulması…
Nasıl olacak peki? Halk dışarıda, siz değerli yöneticilerimiz, memurlarımız içeridesiniz? Ne demek istediğimi sadece iki örnekle ve altını kalın çizgilerle vurgulayarak anlatmak istiyorum.
Ne yazık ki dinleme, yerel basını takip etme kültürü, istikrarlı bir çizgiye oturmadığı için; bir yerde kendimiz söyleyip, kendimiz dinliyormuş gibi oluyor. Olsun; yine de bizler bu ulvi bilinç içinde görevimizi, yaşadığımız şehri otel kabul etmediğimizi de anlatmak için yapalım. Gördüklerimizi yazalım ki, belki bazı şeyler azcık da olsa değişir…
Süleymanpaşa’nın kalbi olan merkezinden sahile inen merdivenlerimiz var. Merdivenlerin başında da Bilet Dolum Merkezi var. Büyükşehir Belediyesi’nin kurumlarına ait! İçeride her zaman üç görevli var. Görevlerini layıkıyla yerine getiriyorlar.
İçerideki çalışanların hak ettikleri her türlü hakkı alması gerektiğini savunarak dışarıdakilere; yani HALK denen insancıklara geçmek istiyorum. Yaz olsun, kış olsun kimi güneşten yanarak, kimi de soğuktan donarak ulaşım kartlarını doldurmak veya yenilemek için bekliyorlar.
Bugün geçerken Tekirdağ’ın o meşhur havası hâkimdi, buz gibi ve insanın yüzüne vurunca bıçak gibi kesin bir kuzey havası… Sırasını bekleyenleri, tam da kuzeye dönük cam önündeki insanları görünce; “Bu nasıl halka hizmet? Nasıl hakka hizmet?” düşüncesini sorgulayarak kendi atölyeme yol aldım. Sımsıkı giyinmiş olmama rağmen; üşüyerek, daha az üşümek için de durmadan yürüyerek…
Diyelim ki burada bekleyenler en fazla 5–10 dakika bekleyecek! Varsın o kadar da beklesinler. Bunlar tuz değil yağmurdan erisinler! Buz değil güneşten erisinler! On dakikada donacaklar değil ya?
İşte böyle hizmet anlayışları, halka hizmet olmuyor. Bir türlü olamıyor… Hani meşhur söz var ya; “Tok, açın halinden anlamaz!” Anlasaydı bu kadar yoksulluk, bu kadar neşesiz insan çoğalır mıydı?
Halk dışarıda, yöneticiler ve çalışanlar içeride! Ne güzel bir hizmet anlayışı; ne soylu bir alkışı hak ediyor; bir bilseniz; siz ölümsüzlüğü koltukla algılayan ama bir türlü gerçek manada sahaya inmekten imtina eden yöneticilerim; amirlerim…
Gelelim yine halkın dışarıda olduğu otobüs duraklarına? Sormak istiyorum ilgili Daire Başkanı ve Müdürlere; “ Buraları tek tek gezme zahmetinde bulundunuz mu? Bulunmadıysanız birkaçından söz etmeyi HALK adına borç bilirim.
Yeni Şehir Hastanemiz bölgesine veya Üniversite Hastanesi girişine gitmenizi, halk adına tavsiye ediyorum. Oradaki otobüs durakları kuzey rüzgârına öyle bir açı ki, hastaneye şifa aramaya gelmişlere, tam da şifayı bulduracak bir açıklığa, plansızlığa sahip…
Yahu, hastane önleri, özellikle Valilik önü gibi büyük hareketli duraklarda, göstermelik otobüs durakları ne işe yarar? Gidip yolcu gibi; halk gibi hiç otobüs beklediniz mi?
Yaz aylarında insanlar güneşin altında pişiyor. Kış aylarında ise içeriye doluşan 5–10 kişiden sonrası dışarıda; enselerinden yağan yağmura, bağırlarına giren rüzgâra aldırmaktan çok; bu plansızlığa, vicdansızlığa isyan ediyorlar. Halka verilecek hizmetlerin planlı ve istikrarlı olmayışını çokta kabul etmiş bir halde…
Sözün özü; halka hizmet verilecekse, halkın gönlü ve duaları alınacaksa; en iyi mimarlardan, mühendislerden, sosyologlardan, danışmanlardan alın be AMİRLERİM, YÖNETİCİLERİM; zor mu böylesi onurlu bir görevin altını yüce bir hizmet ismiyle doldurmak?