DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

İN-SANAT BAHÇESİ–114

Yayın Tarihi: 23 Aralık 2017 | Son Güncelleme :

23 Aralık 2017 - 15:30

İN-SANAT BAHÇESİ–114

GÜN DÖNÜMÜ

—————————-

En uzun gün ve gece; Kuzey Yarımkürede 21 Aralıkla beraber gün döngüsü yaşanmaya başlar. Kış geldiğini hatırlatır; dünya yol alırken o büyü boşlukta ki yörüngesinde. Oğlaktan Yengece, ekinokslardan ekinokslara doğru…

Şimdi; bizim yarım küremizde gün döngüsü yaşanırken; Zemheri günleri de gelip çattı. Kırk yıl öncesinin Zemheri günleri yok artık. En azından bizim yaşadığımız Trakya bölgesinde…

Kar yolları kapatmıyor! Elektrikler sıklıkla kesilmiyor! Ninelerimiz sobalar üzerinde torunları üşümesin diye sular ısıtmıyor. Döngü her yıl aynı yolu izlerken; insan döngüsü, akıl almaz değişimlerle; modadan modalara; hissiyatlardan hissiyatlara; kıtlık ile bolluk arasında; gün dönümleri gibi dönümlere tanıklık ediyor.

Gün dönümü dedik ya; bundan sonra günler uzamaya başlayacak; tekrar ve tekrar olan bir tekrarın ışıklı şarkılarını söyleyecek görünmez periler. Ganoslarda ki Karatavuklar, çobanaldatanlar, keklikler daha kuytu köşelere çekilecekler. Yazdan kalma tohumların daha bir önemi olacak yaşamak adına…

Gön döngüsü yaşanıyor; ey ahali! Her gün, birkaç saniye derken, birkaç dakika uzayacak gün ışığından söz ediyorum. Sevinelim mi; yoksa üzülelim mi? Işığı duyup da üzülen var mı ki? Belki, kuytuluklarda kalmaya mecbur olanların haricinde!

Sırf gün dönümlerinde bile bayram şenlikleri, festival çığlıkları atabilir insan. Coşkuların selleri doğanın besleyici mineralleri gibi; o kadar çok çeşitli ki…

ÇÜNKÜ ASIL ŞİİRLER BEKLER BAZI YAŞLARI…

—————————————–

Bu şiirin yüceliğini, kendi kaidesinde çoktan büyük bir esere dönüştüğünü kim bilir kaç insan biliyordur? Hakkını vere vere, ilmiğin düğümlerini çöze çöze, ayrı bir üretim yapmış, yapıyordur.

Doğrusu; yeni irdeliyorum. Bu büyük eser karşısında ve daha kim bilir kaç yüz bin sözcüğün huzurunda nice utanmalar yaşayacağım. Ararız her daim en uzakta en ulaşılmaz olanın yüceliğini. Oysa hemen yanı başımızda, evrenin bütün parçaları duruyordur;4,5 milyardır…

Bir dağın milyon yaşına, bir denizin, okyanusun veya çölün on bin yıllık geçmişine duyulmayan itibar, bilinmeyen saygının karşılığı her daim huzurun uzaklığını, hiçliğin pençelerinin yakın oluşunu anlatmayacak mı?

Ne büyük savruluş… Ne şiire, ne ilime… Ne de edebiyata… Savrulmuşum; savrulmuş olmamızın sıradanlığından teselli buluş…

Romalı şair Catallus’u,Vergilius’u okumak,anlamak için beklenecek kırk yıl… James Joyce’yi anlamak için elli yıl…

Ya Behçet Necatigil’in asıl anlatmak istediği şeyi; anlayacak, anlayacak oluşun yaşı mı? Yazı atölyeme daha yeni kavuşmuş olmam; halen bu tür şeylerin lüks sayılması, sıra dışı bir algının kurbanı gibi durmaları; sallantıya teslim olmuş kuru bir yaprağın beklediği rüzgâr olmaktan kurtulma çabaları; tam da Necatigil’in şiirinde ki sözcükler gibi;

Yani ne mi diyorum, çok kurak tarla,

Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları…

FOTOĞRAFLARI SEVMEM

—————————————-

Doğan Hızlan’ın 25 Şubat 2006 yılında yapmış olduğu bir çalışmanın içinde; Selim İleri öykülerinden bir alıntı da sorguluyor fotoğrafı. Düşüncenin aldığı almak istediği yol; aynı zamanda yükü hafifletmek üzerine de bir tercih…

Yakın zaman önce bir arkadaşım bu konuyu bir başka açıdan dile getirmişti. Elinde bulunan bütün fotoğrafları yaktığını söyleyince; ne diyeceğimi bilemedim. Sadece fotoğrafları mı? Hayır! Anne babasından kalan bütün eşyaları da vermiş…

Savunması da; bütün bu yüklerden kurtuldum, diye… Elbette bu konunun, ayrı bir psikolojik ve sosyolojik karşılığı olacağı bellidir.

Gelelim fotoğraf konusuna. Yazar, fotoğrafları niçin sevmediğini anlatıyor. Hayalimizi çaldığını, zaman ve insanın donuk hale getirdiğini dile getirir.

Söz, yazarın ve şairin bakışına, çözümleme etkisine geçince, anlam kazanıyor. İster istemez önemsenecek çok önemli bir değere dönüşüyor;

“ Donuk görüntü size geçmiş zamanı, sönmüş bir anı geri getirmişçesine yalan söyler. O an geri gelmez, asla. Fotoğraf merhametsizdir. Fotoğrafsız yaşadığımı söyleyebilirim. Pek çok fotoğrafı yırttım attım.”

Ve bütün bu yazılanları bir başka dip not, yine aynı yazarın manifestosu sayılan felsefesini çıkarmak mümkün;

“ Hangi acılardan, sınavlardan geçtiğini onlar da hissedecekler.”

 

 

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.