DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

İN-SANAT BAHÇESİ–118

Yayın Tarihi: 06 Ocak 2018 | Son Güncelleme :

06 Ocak 2018 - 14:37

İN-SANAT BAHÇESİ–118

GÜN SONU KONUŞMASI

————————————-

   Oktay Rıfat’ın önemli bir çalışması; hatta kendi ifadesiyle; gün sonu konuşması… Kim bilir kaç insanın hiç durmadan yaptığı; belki de yaşamsal olana, ruhsal bir dinginlik, karmaşaya, biz çözüm, değerli bir korunak yarattığı konuşmalar.

Hepimizin şahit olmuşluğu vardır. Ayşe ninemin, tavukları, kazları, kedi ve köpekleriyle yaptığı konuşmalar; dün gibi aklımda. Ne kadarını anlar bizim konuşmamızın tümünü bir ağaç? Bir kedi, köpek, kaz, ördek?

Bir başka şekilde de sormak isterim; biz, ne kadar anlaşılırız? Bilinen sözcüklerle, aynı dili konuşurken bile nice karışıklık, anlaşılmazlık yaratan bizler; bir başka dünyanın canlıları gibi saydığımız, hayvanlar, ağaçlarla nasıl anlaşa biliriz?

Bilim insanları, akasyaların bile dilini; bir birleriyle haberleşmek için kimyasal salgılar yaptığını anlatıyor; gözlemliyor ve ortaya çıkartıyor. ABD’de Kargaların dünyasını daha net ve anlaşılır kılmak için; Enstitü kuruldu. Daha niceleri…Ya balinalar;bir şarkı,şiir gibi seslenen,hiç bilinmeyen bir medeniyetten gelmişçesine;hissiyatı,aklı olan her insanı ürperten o soylu canlılar?

İşte; Oktay Rıfat’ın da gün sonu; akşam konuşmaları böyle bir şey! En dokunaklı sözcükler ise ağacın dilinden yazılanlar;

Hatıralar da dal istiyor

Kuşlar gibi konacak.

Şimdi, bugünün dünyasında bu kadar olayı, saniye, dakika ve saat içinde paylaşırken, hatıra olmaktan çıkartıp çıkarmadığımızı düşünüyorum. Onları, yaşama, yaşamlara tıka basa sokarak; devasa bir gardolap, kütüphane, büyük kilerler ve para kasaları gibi; acaba, ne zaman dokunup onları, yaşama davet edeceğiz?

Ağaç konuşur Oktay Rıfat ile. Bir de ağaca Oktay’ın diyecekleri vardır elbet;

Hep yaşadığımı hatırlatıyorum kendime

Diyorum ki işin acele

Bir gün ne el kalacak tutmak için

Ne yürümek için bacak

Ne bulutların seyri

Ne de bir hatıra dünyamızdan

İnsan, ne çok kavrama ihtiyaç duyuyor. Ne çok unutulmazlık ve kalıcılık istiyor. Aynı insan, aynayla; yani kendisi, kendimizle yüzleşmek denen can sıkıcı işe; hiçbir zaman nöronlarıyla değil, ona baskı yapan, alışıldık, hayvansal içgüdü ve toplumsal baskılarla hareket ediyor; savuruyor, avazı çıktığı kadar

KARANLIKTA EL YORDAMIYLA ÇALIŞANLAR

—————————————————————-

 Ressamlar üzerine; iyi sanat ve sanatçı üzerine yapılan yorumlardan sadece birisidir; ressamın karanlıkta; el yordamıyla çalışması…

Karanlık nedir? Görüntünün yok olması, seslerin geri gelmesi mi? Yoksa teslimiyet; öze dönüş; düşündükçe uzağa ve daha uzağa; ışığı yutan kara deliklere kadar uzanır da şaşkına döneriz.

Ama John Berger’e göre karanlık; ressamın boyun eğmesinden öte, ileri doğru gitmek yerine daireler çizmek anlamına geliyor. İşbirliğini ve belki de o güne kadar keşfetmediğimiz her türlü yeteneğimizi; fark etme çabası içinde kalırız.

Seslere odaklanır kulaklar. Yeterli olmasa da, tuvale dokunacak parmakların ne kadar hassas bir organ olduğu da o zaman anlaşılır olacağı bellidir.

İşte tam da burada bir başka yorum; bizi, bildiğimiz bütün algıları, beklentileri şaşırtacak kadar kabına sığmayacak davranışlar gösteriyor;

“ Ressamın sürekli aradığı şey, yokluğu ağırlayabileceği bir yerdir. O yeri bulabilirse onu düzenler ve yokluğun yüzünün belirmesi için dua eder.

Yokluğun yüzü bir katırın kıçı da olabilir! Tanrıya şükür bu alanda hiyerarşi yoktur.”

 

 

 

 

 

 

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.