DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

İN-SANAT BAHÇESİ–129

Yayın Tarihi: 02 Mart 2018 | Son Güncelleme :

02 Mart 2018 - 13:04

İN-SANAT BAHÇESİ–129

BENİ YOK EDECEKSİN,

—————————————–

Israrla tekrarlanan nakaratın ilk sözcükleri; Beni yok edeceksin, beni yok edeceksin! Bir rahiptin bu sözlerin sahibi. Ona göre tanrının evinde, tanrıya adanmış bir vaziyette…

Kutsal Kitap; 77. Mürselât Süresi, göklerin açılacağı zamanın haberini duyuruyor yüzyıllar ötesinden. Dağların savrulacağını ve belirlenen yere elçilerin ineceğini söylüyor.

Victor Hugo’nun rahibi oldukça korkuyor. İnandığı kitabın tanrısından değil; âşık olduğu çingene kızın aşkından… Ve bu yüzden ölüm sancıları çekiyor; sıklıkla bağırıyor; müzikal şölenin Paris sokaklarında; “Beni yok edeceksin, beni yok edeceksin/Ve seni lanetleyeceğim hayatımın sonuna dek.”

Rahibin aşkı yorumlayışı, lanetlemenin diliyle yankılanıyor yaşamların içinde. Kutsal Kitabımızın Mürselât Süresi ise, helak oluştan bir kez daha söz ediyor; hüküm gününü gelecek oluşundan. Büyük ateşin büyük sıcaklığı karşısında üççatallı gölge bile koruyamayacağını bildiriyor.

Nice bildiri, hatırlatma ve peygamber uyarısı, insan dönüşümünü bir türlü tamama eriştirmiyor. İzin vermeyen şey ne? Her daim lanetlenen şeytan? Ya inansı anlatan bilim dalları? İnsan ihtiyaçları? Tamam, olmayınca, eksik kalınca o büyük çatlamaların esrik haline ne demeli?

Rahip, ısrarla yok olmaktan korkar ve yok edeceği için Esmeralda’ya büyük öfke duymakta. Siyah yüzlü, çıtı pıtı Esmeralda ne yapsın? Üç erkek sevmektedir kendini. En çok rahibin sesi çıkar; “ Beni yok edeceksin, beni yok edeceksin/Günahım suçum, beni allak bullak eden tutkum/Beni zavallı eden/Parçalayan ve utanç veren/Ben, kendimi kış sanan/İşte, yeşil bir ağacım/Ben, kendini demirden sanan/Etkileyici ateşine karşın/Eriyor ve bitiyorum/Bir yabancının gözleri için.”

Victor Hugo, bir sosyolog, psikolog, besteci rolüne bürünür. Rahibi de, şaşı gözlü, kamburu olan çirkinlerin çirkini Quasimodo ve güzeller güzeli çingene kızı Esmeralda’yı insanların tümünü içine alan bir sosyolojiyle perçinler; yazgımızla yüzleşme fırsatını, tüm yüzyıllara armağan ediyor.

Belki de insan sürecini, yaşam iksirini anlamamız için; zıtlıklar savaşını ve çekim kuvvetini anlatıyor kendi sanatıyla…

HER SEHER BİR GÜL AÇAR

———————————

Yahya Kemal; Üsküp Makedonya’dan çıkılan yol, yolculuk ve Türkçeye, şiire duyulan büyük aşk…

Yahya Kemal deyince birçok şey geliyor akla. Şiir, İstanbul ve Tekirdağ… Şiir demişken;

Ölüm, âsude bahar ülkesidir bir rinde

Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.

Ve siyah serviler altında kalan kabrinde

Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.

“Türkçe ağzımızda ana sütü gibi güzel olmalı!” vurgusunu, şiirsel törenlerine, felsefesine katan şair; kabalığın, salmalığın, geçiştirmenin şiirini değil, fark etmenin, önemsemenin, zarafetin, içselliğin ve özümsemenin rüzgârlarına tutunup kök salmanın destanını yazmış ve yaşamıştır.

Sadece yukarıda ki şiir bile onu ve bizi anlatmaya yeter. Eğer ki, bir yere ve aynı zamanda her yere aitlik hissediyorsak…

 

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.