DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

  “MAAAN-TIK SORUSU!..MAAAN-TIK SORUSU!”

Yayın Tarihi: 15 Nisan 2025 | Son Güncelleme :

15 Nisan 2025 - 17:00

   “MAAAN-TIK SORUSU!..MAAAN-TIK SORUSU!”

Türkiye’nin çocuklarını anlatmaya devam…

On beş yıl önceydi. O günlerde İstanbul-Maltepe’deki Cumhuriyet Halkevi gönüllülerindendim. Haftada bir çocuklarla buluşuyor, sohbet etmenin, eğlendirmenin yanısıra, tabii onlarsız olmaz, mantık soruları da soruyorum.

O sırada programın sonuna gelmiştik ki koro hâlinde “Maaan-tık sorusu! Maaan-tık sorusu!” diye tempo tutmaya başlamasınlar mı…Meğer unutmuşum o gün hazırlamayı. Aklıma yenisi de gelmeyince “Üzgünüm, çocuklar. Bu hafta için unutmuşum. İnşallah gelecek haftaya,” deyince hem de koro hâlinde“Neee!..”diyen bir ses yükseldi salondan.

Evet, düşünmeyi çok seviyorlar, çok da istiyorlardı ama yapacak bir şey yoktu. Bir hafta sonra tekrar yanlarındayım. “Dinî konularda hatada ısrar edilmez,” cümlesindeki mantıksızlığı bulacaklar.

Diyanet İşleri Başkanlığı da yapmış bir profesörün köşe yazısından almıştım cümleyi. Bunu da özellikle belirttim ki bilirlerse kendilerine olan güvenleri biraz daha artsın. Hemen her zaman olduğu gibi daha sorar sormaz yine bir sürü parmak havada.

“Evet, Murat. Seni dinliyoruz.”

            “Sadece dinî konularda değil; hiçbir konuda hatada ısrar etmemeliyiz.”

“Alkııış!”

            Murat, ilkokul 3. sınıf öğrencisiydi.

 

On Yaşındaki Adnan Beni Nasıl Kurtarmıştı

 

2001 yılı. Antalya’daki Özel Konyaaltı İlkokulundayım.

Salon küçük ama tıklım tıklım dolu. Konuşmaya devam ediyordum ki karşıdan bir parmağın kalktığını gördüm.

            “Evet, yavrucuğum! Seni dinliyoruz.”

Hemen sağ dibimdeki bir arkadaşını parmağıyla göstererek “Salim Amca,” dedi. “Adnan sizi dinlemiyor.”

Haydaaa! Şimdi ne diyebilir, ne yapabilirdim?

“Onu nereden çıkardın?” diye sordum.

            “Çünkü arkasındaki perdeyle oynuyor.”

Sağıma bir baktım ki gerçekten de yukarıdan aşağıya doğru inen bir perde var hemen dibimde. Meğer Adnan o perdeyle oynuyormuş.

Adnan’a yaptığının yanlış olduğunu söylesem bu bir çocuğun arkadaşını müzevirlemesini (şikâyet etmesini) yanlış bulmamak anlamına gelirdi. Hiçbir şey demeden geçiştirsem, bu kez de Adnan’ın dinlememesine ses çıkarmamış olacaktım. Bir şeyler söylemeliydim ama ne?

Tam da Adnan’ın yaptığının doğru olmadığı, ancak şikâyet etmenin de hoş olmadığı gibi bildik şeyler söyleyecektim ki… Daha ben ağzımı bile açmadan Adnan ne dedi de beni düştüğüm zor durumdan kurtardı, biliyor musunuz?:

“Ama Salim Amca, demek ki sizi o da dinlemiyormuş.”

“Onu nereden çıkardın?”diye sordum.

            “Sizi dinleseydi perdeyle oynamazdı.”

İşte bu da “bacak kadar sıpa”diye küçümsediklerimizden birinin nasıl da dedesi yaşındaki adamı zor durumdan kurtarışının öyküsü.

            Ah, şu çocuklarımızı yakından bir tanıyabilsek!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YORUM ALANI

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.