
Geçmişi anarken çok büyük sözler ediyoruz; milletçe… Ya geçmişten bize kalan hatıraları; tarihi yerleri, şehir kültürüne çok ciddi katkı verecek çarşıları, bedestenleri gerektiği gibi koruyup, kolluyor muyuz?
Tekirdağ merkez ilçesi, kısacası Tekirdağ’ın kalbi olan yerlerdeki tarihi eserlerimiz her geçen yıl azaldı. Onarılıp ayağa kaldırılanların bile sonu ne olacak? Tam manasıyla: -Büyük yalnızlık mı?
İnecik tarihi hamamı onarılalı yıllar geçti! Ne durumda olduğunu bilen var mı? Her biri ecdadımızın büyük emekleriyle yapılıp yıllarca hizmet verdi. Mimar Sinan eserlerinden Rüstempaşa Çarşısı da, bedesten de öyle haldeler; ciddi şekilde yaşama dâhil edilmek için gözyaşı özlem dile getiriyorlar…
Dönemin Valisi Dr.Süleyman Oğuz ve İl Özel İdaresi tarafından tekrar onarılan Rüstempaşa Çarşısı ve dükkânları tam manasıyla terkedilmişlik içindeler. Ne arayanları, ne soranları var!
Böyle mi olmalıydı? Buraları şehrin tarihi dokularını tekrar kazanıp, şehrimizin kültür yaşamına, turizm hayatına katkı vermesi amaçlanmadı mı? Tarihi Bedesten de aynı bakımsız, içler acısı bir halde; geçmişe, tarihe, atalarımıza değer verecek yönetici ve yöneticiler bekliyor; suskun ve buruk haldeler…
Bazı eserler dünya mirası listesine boşu boşuna girmiyor. El emekleri, ustalıkları, mimari planları ve dehaları; tüm dünyanın alkışlamasına, o esere canla-başla sarılmasına neden oluyor.
Şehrimizde dünya miras listesine giren eser olmayabilir ama her biri yüzyıllar öncesinden, çok büyük emeklerle inşa edildiler. Öyküleri belgesellere, kitaplara, hatta tiyatro ve operalara geçmeli, sahnelerde, çocuklarımızın zihinlerinde vücut bulmalıdırlar…
Yüzlerce ahşap eserin yıkılıp, yanmasına, yok olmasına şehir insanlarıyla hep birlikte göz yumduk! Göz yummasaydık ne olurdu? Eğer ki halkımızın tarihe, kültürel miraslara ilgisi biraz daha fazla olsaydı, büyük çoğunluğu kurtarılırdı!
Diyeceksiniz ki: – Kurtarılmış olanlar dahi korunmuyor! Korunup kollanmıyor; diğerlerini kurtarsak ne olacaktı?
Böyle düşünmeyi kabul edemeyeceğim. İnecik Hamamı da, onarılıp yaşama tutunan Yalı Hamamı, Rüstempaşa Bedesteni de,1980’li yıllarda onarılan Rüstempaşa Çarşısı da yüreğimizi de ortaya koyarak korunup kollandığı gibi halkın kültürel, sosyal yaşamlarının içine çekilmelidir. Hep kuraklık mı olacak kaderimiz?
Deniz kültürünü yüceltmek yerine daraltmayı, tarihi varlıklarımızı çoğaltmak yerine ıssızlaşmayı, seyretmeyi seçersek, bütün bu kaybedişlere boyun eğersek; kent bilincimiz, insan tarafımız, yaşadığımız ülkeye bağlılığımız kuru bir dal gibi olmaz mı?
Sadece arka kapılarda, gölge yerlerde nutuk atmak, şehrimize, ülkemize sahip çıkmak yetmiyor; yeterli olmuyor. Öyleyse herkes bu şehrin tarihine saygı duymaya, bir küçük lütuf, çaba göstermeye davetlidir.
Sayın Valim; Rüstempaşa Çarşısı, İnecik Hamamı acilen halkımızın kültürel yaşamı, şehrimizin ve ülkemizin turizmine kazandırılmalıdır. Sizden dileklerimiz bunlardır…