YERLERİNDEN SÖKÜLEN SAHİL KORKULUKLARI
——————————————————–
Sahile yapılan korkuluklar; en az yılda bir kez yerinden sökülüyor. Niçin? Bakım yapmak amacıyla mı? Her yıl bakım amacıyla korkuluk sökülmesi nerede görülmüştür? Bu işe bakan birimler, bu işin sorumluluğunu üstlenmiş insanlara sormak isterim; böyle bir uygulama, uygar bir şehrin, dünyanın uygulaması olur mu?
Korkuluklar niçin yapıldı? Görselliğinin yanında, çocukların-insanların denize düşmemesi için! Peki, ama her yıl yerinden sökülüp, haftalarca açıkta kalan sahil şeridi; bu uygulamanın, hizmetin dışına çıkmış olmuyor mu?
Bu işin sorumlusu kimdi; korkuluklar niçin her yıl yerinden sökülüyor diye ilgili birimi; 0850 No’lu sekretaryayı aradığımda; bolca İzmir Marşı dinledim. Bu kadar çok sevdiğim marşın eziyete dönüşeceğini düşünemezdim.
Sekretarya, ilgili birime bir türlü bağlayamadı veya bağlamadı. Belki de gazeteye, gazetecilere marşla bir ceza veriliyor. Bozulmuş düşmandan söz ediyor marşı seslendiren koro. İyi ama tam dersi bozuk bir idare, anlayış ve akla sığmayan uygulamaları araştırmak, iyiye, güzele, doğruya ulaşmak, yanlışın neresinden dönülürse kardır, diye düşünceye bir adım daha yaklaşmak adına; sorulara niçin cevap verilmez?
Bu işte bir bit yeniği var! Korkulukların her yıl yerinden edilmesi; hiçbir akıl olayıyla açıklanamaz! Bakım, onarımsa; kabul edilmez. Ahşaptan olan elektrik direkleri, tren rayları; neredeyse yarım yüzyıl, belki de daha fazla hizmet veriyor. Niçin; bakımı, ahşabı baştan DOĞRU yapılıyor.
Burada yaşanan şeyin aslı; kamunun zarara uğratılmasından başka bir şey değildir. İlgililer; bu işten sorumlu olanlardan acilen bilgi almalı ve bu işin aslını sormalıdır.
KÂĞIT TOPLAYICI ADAM
———————————–
Vodafone’nin bitmeyen fatura ilavelerini sorgulamaktan, faturayla ilgili sorun yaşadıkça İbrahim Beye gidip çözüm aramaktan dönüyordum. Tekirdağ’da gün başlayalı çok olmuş, vakit öğlene yaklaşıyor.
Güneş; sonbahardan yaza geçiyor izlenimini verecek kadar ısıtıyor. Nasıl giyeceğini şaşıran insanlardan birisi olarak, güne kalın giysiyle başlamanın terleri içerisindeyim. Hükümet Caddesinden karşıdan karşıya geçmeye hazırlanırken; gözüme vuran ters ışıkta ki görüntü karşısında şaşkına döndüm.
Kâğıt toplayıcılar güne şafakla başlarlar. Alın terinin en değerli vakti; ninelerimizin en sevdiği zamanlar… Bir de kuşların; günü sevinçtenmidir, yoksa başka bir dürtü mü; bilinmez, daha alacakaranlıkta başlar cıvıltıları.
Dedim ya; ters ışık gözlerimi kamaştırıyorken gördüğüm manzara karşısında durdum. Kaldırımın üzerinde bu heykel, bu duruş; gerçeğe yakın eser; ne arıyordu? İnanılmaz bir şey; heykelin ağzının yakınlarından duman da tütüyordu…
Ağır ağır yaklaştık sanatsal hale gelmiş duruşa. Sanırsınız ki; Eski Mısır Tapınaklarında veya İyonya kentlerinden birisi içerisinde; zaman durmuş; tıpkı heykele benzeyen görüntü gibi; hareket eden bir şey yok; bütün her şey durmuş gibi…
Biraz daha yaklaşınca; ters ışığın azizliğinin kâğıt toplayıcı adamın dinlenme anını öyle bir güzelliğe, dehşetvari bir sanata çevirmiş ki insan ürküyor. Kâğıt toplayıcı çingenenin zayıf yüzü, çukurları belli olan yanakları; dinlenme anının, yükünü toplamış bir insanın cigarasını tüttürürken göğe doğru bakan başının; görkemiydi asıl olan şey…
İyice yakından baktım yanından geçerken. Bütün zenginliği, arkasında çektiği iki tekerlek üzerinde ki büyük çuvalındaydı. Belki kırk, belki elli kiloluk yük! Zengindi; bütün caddeden geçenlerden, fiyaka, caka, gurur, güç gösterisi yapanlardan daha zengin bir dinginliğin dumanı tütüyordu; kâğıt toplayıcı çingene adamın yüzünde.