ASAYİŞ BERKEMAL SAYILIR!
—————————————–
Trafik polislerinin azlığı, araç trafiğinin çilesinin her geçen gün artması, olağanmışçasına devam ediyor. Herkes şunu biliyor ki; bu şehrin, yolları, caddeleri neredeyse kırk yıldan bu yana hiç değişmemiş. Buna rağmen; kırk yılda; yüz binlerce araç satın alındı.
Dağ-taş, derler ya; şehrin her köşesi, sokakları, kaldırımları, boş arsalar; şimdi araçtan geçilmiyor. Bunlara, bu saldırıya karşı duracak şey; yine akılcı tespitler ve insanların ihtiyaçlarını karşılayacak otopark, yol kazanımlarıdır.
Köşemizden, gazetenin baş sayfasından zaman zaman dile getirdiğimiz sorun ise; motorların patlak egzozları veya susturucusu çıkartılmış halde kulaklarımızı sağır edici bir şekilde araç, insan trafiğinin içerisinde kısa süreli de olsa, ses terörü oluşturmaları…
Bu tür sorunları yazarken, her daim çift taraflı bakıyorum meseleye. Niçin? Bir insan, aşırı gürültü yaparak, şehrinin insanını neden rahatsız etme ihtiyacı duyar? Fazla enerjisinden mi? Yetişme biçiminden mi?
Yoksa kurumların yetmezliği, düzenli eğitimden, yeterli ceza ve kontrol, denetim aşamalarının istikrarlı uygulanamayışından mı?
Egzozları ölümcül bir ses yayan motorların arka sokakları sevdiği bilinse de, sıkça, yan yollardan caddeye çıkıp dehşetimsi sesleriyle gösteri yaparcasına, korsan saldırısını yapmış da kendi limanına dönüyormuşçasına var ve yok olmayı bir anda yaşatıyorlar.
Yeterince trafik çilesi çeken insanımız, zaten gün boyunca aşırı geriliyor. Bir de bu kuralsızlıklar, kanunsuzluklar? Bir çözümü yok mudur bu işin? Yeterli denetimler, kontroller ve eğitimler için hazırlık var mıdır?
Asayiş berkemal sayılır! Motor kültürünü aşağılara çeken, birçok insanı motor, insan sevgisinden uzak tutan korsan, haydut görünümlü motorcuları saymazsak…
DAVULCU ve SAHTEKÂR ASKER
—————————————————
İki kişi, sıkça esnafın kapısına dayanıyor. Tekirdağ’ın sessiz insanı, beladan çok çözümü sulh inancıyla dükkânına sığınmış insanlar bu tür dayanmalara, dayatmalara neredeyse hep sessiz kalıyorlar.
Davulcu ile sahtekâr asker bir ekip oluşturmuşlar. Doğal olmayan sesleri, bakışları “hap “ aldıklarının tanıklığını yapıyor.
Güya; omzuna bir Türk bayrağı asmış sahte genç, askere gitme hazırlığı yapıyor. Davulcu da onu uğurlama şölenine katkı sağlıyor. İşin aslı öyle değil. Kim bilir kaç zamandan beri aynı taktik! Sünnet olma bahanesiyle gezdirilen çocuklar gibi, her yıl, aynı çocuklar kaç kez esnafın kapısını çaldı.
Davulcu ve arkadaşının kapı çalma işi ise; kabalık, tehtit kokuyor. Esnafa duyurmak için, davul olanca gürültüsünü, rahatsızlığını yapıyorken, aynı zamanda para alamadıkları yere, esnafa karşı kindar bakışlarıyla davulcunun ağzına geleni; yani küfürleri dışarı savurmasının duyurusunu engelleyen şey; yine davulunun sesi…
Davulcu, davulu o kadar güzel çaldığı, ritmi tutturduğu halde, doğru, helal yoldan çalışsa, çalsa itibarlı bir kazanım yapacak; bu zor işe; sahtekârlığa tutunmaları insana hiç akılcı gelmiyor.
Bir tiyatro sahnesi gibi bir şey; emeğin, itibarın aslında çok kolay olduğu ama istikrara, insan sevgisine yazgılı olması; bu tür insanların daha zor olana tutunması ise; çocukluklarında aranacak bir insan boşluğu, sevgisizliği de gün yüzüne çıkmış oluyor.
Davulcu ve sahte asker; meydanı boş bulmuşlar; sıkça esnafı rahatsız ediyorlar. Esnaf her zamanki gibi sessiz… Nasıl olsa; çalar çalar gider misali…
Ya güvenlik güçlerimiz? Onlar bu tür davranışları yeteri derece de önemli bulmuyorlar mı? Asayişin bozulması için; ilah başka bir olaylar mı olmalı?
Tekirdağ, bu tür olayları aşmalı artık? Turizm, kalkınma şehri olacaksa, bu tür görüntüler, gürültüler, tacizler gündemimizden çıkmalı!