
TEKİRDAĞ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİÇİN YOK?
———————————————————————
Daha şimdiden 50 Bin izleyicinin katılacağı resmileşen 22.Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm Fuarında Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi yok! Niçin? Turizm, şehircilik; kısacası uygar bir şehir olma yolunda yol almak isteyen; hatta çırpınıp duran belediyemizin ilgili kurumları; neden bu tür gelişmeleri yakından takip etmez?
80 ülke,650 katılımcının olacağı bu yer; Tekirdağ’a 1 saat uzaklıkta. Oysa bilgi, tecrübe; uygarlık yolunda yol almak isteyen şehirler, belediyeler, insanlar için kıtalar ötesinden bile alınması gerekirken; Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi, ilgili kurumları sıradanlıktan bir türlü kurtulma çabası gösteremiyor.
Kadir Bey bir mucize yaratamaz! Ama yaratanların izlediği yollardan haberdar olsaydı; onun siyasi geleceğinden çok, şehrimizin kazanımları tarihsel, efsanevi bir kalkınmaya, değişime de girmesi mümkündü!
Kadir Beyin danışmanlarının tam olarak ne iş yaptığını anlayamayacağım, anlamadığım için üzgünüm…
EMITT 2018 25–28 Ocak tarihlerinde başlıyor. 70.000 m kare alanda; turizmin incelikleri, hünerleri, sihirli değnekleri; akıl, teknoloji ve marifetle buluşmuş gelişimleri gün yüzüne çıkacak.
OTOBÜS DURAĞINDA KÜÇÜK BİR ADAM!
————————————————————-
Duruşu, görünüşü, dişsiz yüzü; cinsiyet ayrımını yok etmiş bir insana dönüşmüş ruhsal haliyle dört numaralı otobüsü bekliyordu.
Bilenler bilir Tekirdağ şehrinde dört numaralı otobüs huzur evinin yanından geçer. Lakabı Dağlı olan bu küçük adam da zorla getirildiği huzur evine isteksiz olarak dönmeyi bekliyor. Belki de dört numaralı otobüsün gecikmesine üzülmüyor bile.
Ne kadar çok gelen geçeni görürse onun için o kadar iyi… Bizim Dağlı, köşe yazımla ve başka vesilelerle onu gazetemizin köşesinde anlatmaya çalışmıştım. Limanın çay bahçesi düşkünleri onu bilirler.
Temel Reis karakterli; ağzından sigarası hiç düşmeyen, görüntüsü yaşının çok üstünde yaşlı ve küçük bir zararsız! Zavallı! Kimsesiz! Bir o kadar bizden daha zengin, güleç ve hepimizin üzerinde bir algı, tercih içerisinde.
Yarım akıllı, şekerli, zekâsı az gelişmiş! Hangi düşünceyle yaklaşırsanız yaklaşın; bu tür insanların insanlığa ayrı bir armağan olarak sunulduğuna inanıyorum. Bizim gibi akıllı, kuralcı, kalıp ve gururlara teslim olmuş; hem yönetmen, hem oyuncu ve aynı zamanda kraldan fazla kralcılara; bir hatırlatma yapıyor yaratıcı!
Doğanın doğallığı kadar tabi davranışıyla dört numaralı otobüsün gelmesini bekliyor. Bir tanıdık; beni görünce, konuşmasının sade kahve keyfine başladı. Alışık olduğu kahve köşesini, kuru sandalyesi üzerinde ki uyuklamalarını özlüyor olduğunu gördüm.
Birkaç defa kaçıp polis zoruyla tekrar huzur evine getirilmesi, zamanından önce yaşlanmış bedenini korumak, kollamak adına çok yerinde ve insani bir şey. O da anlamış; kaçınca tekrar getirileceğini…
Yeni yaşantısına sigarayı bırakarak başlamış. Maaşın ne kadar? Bilmiyorum ki; hepsini kurum alıyor. Huzurun yerinde mi? Yerinde olsa ne olacak? Burada kimler görüyor beni. Bir şey kazanamıyorum ki?
Kazanamadığım dediği şey; liman çay bahçesinde birçok insanın ona maddi yardımlarından söz ediyor. Ama hiç kimse huzur evindeki gibi sıcak bir ortam, üç öğün yemek sağlayamadığını anlatmak istemiyor.
Onun lakabı DAĞLI! Yabanıl bir hayatın özgürlüğüne adanmış; bir bakıma Nikos Kazancakis’in Zorba karakteri kadar kendine özgü! Zorba’nın katı, istikrarlı, edebi karakterinin yanında; Dağlı’nın oldukça doğal, sinik ama bir o kadar sessiz dönen, ışığını dünyadan alan ay gibi; yansıyan, yansıtan bir yaşamsal gerçekleri-zenginlikleri var.
Arşivime koymak için birkaç fotoğraf çekmek istedim. Dağlı çoktan hazırdı. Onun işi; sorun çıkarmak değil; her daim, doğadan aldığı emirleri; yaşamını korumak için tam tersine hoşgörülü olmak; kavga etmek istemeyen bütün hayvanlar gibi; kuyruğunu ve boynunu, başını aşağı indirmek…
Bu bir teslimiyet değil; tam aksine, insan yüreğinde ki nasırları, kalbinde ki krampları temizleme becerisinden başka hiçbir şey değil…