
GANOSLAR-IŞIKLAR ve ARDIÇ AĞAÇLARI
———————————————
Köylerde yaşayanların azalması, hayvancılığın bitme noktasına gelmesi; özellikle keçi sürülerinin; Ardıç ağaçlarının; ardıç ormanların artması anlamına geliyor…
Üzülmemek elde değil! Bir taraftan, doğanın inanılmaz derece önemli dostu ardıçların varlıklarının artması; sevindirici olurken; bir taraftan, hayvancılığımızın ve köylerimizin yok oluşu…
İçinde bir şeyler eksik… Kentlere göç eden bu insanlarla ilgili eksik kalan çalışmalar, göçlerin ana sebeplerinin çok iyi analiz edilememiş olması… Mermer Köyü; birkaç haneye düştü. Tıpkı Yeni Köy gibi… Uçmakdere var olmak için savaşıyor; tıpkı Gaziköy, Güzelköy gibi…
Buraları, antik zamanlara uzanan güzel, değerli, gizemli öykülerinin yanında tam bir cennet! Yolları, suları ve otlakları da var…
Büyükşehir Belediyesinin çalışmaları, gayretleri oldukça önemli olsa da; yeterli olmadı buralarda ki insan, doğa zenginliğinin bir güneş gibi doğmasına. Uçmakdere, kendi yağınla kavrulup, kozasını yırtmaya çalışıyor.
Tam da burada; yamaç paraşütü dışa açılmamızı zorlarken; Yeniköy, Uçmakdere, Gaziköy, Güzelköy; son hızla doğası, insanıyla birlikte kazanılmalıdır.
Uçmakdere ile Yeniköy arasında ki dağların yamaçlarında ardıç ormanları oluşmaya başladı. Yüzyıllarca yaşayan ardıç çalıları, daha sonra; yani korunup kollandığı zaman; ağaçlara dönüşüyor. Doğanın can dostu diyeceğimiz kadar değerli ardıçlar; erozyonu korumakta, insanın yapacağı katkılardan daha fazlasını yapıyorlar.
Her daim yeşil kalmaları, bir çalı evi, korunak bir hayvan yuvasına dönüşen gövdeleri; yörede ki hayvanları korumak, yaşatmak için paha biçilemez kadar önemli…
Bu ağacın yaşaması ayrı bir çaba gerektirmiyor. Sadece uygun tepecikleri bulsun! Peki, bu nasıl olacak? Burada o küçük kuş; Ardıç kuşu devreye giriyor. Sadece onun yayabileceği tohumlar, onların midesinde çimlenme; yani filiz verecek hale gelebiliyor.
Ardıç Kuşları da, ağaçları da bizim yöremizde. Doğaya iyi bir süs olmaktan çok öte; ormanlarımıza, topraklarımıza ayrı bir katkı veriyorlar. Şimdi, fark edilirlerse bir katkı daha verebilirler!
Ardıçları görmeye gitme, onların yakınında olma; onlarla konuşma; yani ardıç turizmi; kültürü geliştirmek, desteklemek; yine belediyelerimize bir görev, aynı zamanda şehirlere, köylere kazandırılacak bir zenginlik olarak, bir onur savaşımızdır…
Nasıl ki, gün batımını izleme turizmi, hareketleri varsa; belli zamanlarda, ardıç ormanlarını, koruluklarını, kuşlarını izleme alışkanlıkları; yaşama, çok ciddi olumlu katkılar verecek; doğaya gitme, kuşlarla, ağaçlarla buluşma kültürleri oluşturabiliriz.
Alın size; turizm hareketlerine bir katkı… Bu yörelerde ardıçlar gibi daha nice güzellik, kayıp uygarlık; insanımızı, insanları; hem iç, hem dış turizmi bekliyor.
Ihlamur ormanları, adaçayı, meşelikler, vadiler, tepeler, çınarlar, her daim Marmara’nın ışık danslarını, oyunlarını gözleyeceğiniz yüksek rüzgârlı ve bol ışıklı diyarlar; buraları bizim şehrimiz, insanımız için ilahi bir şanstır…
İşlemek, yok etmeden yararlanmak ise sevgiden, mantıktan geçiyor; yoksul beyinlerden, ezber yönetimlerden geçmiyor; geçemiyor; bolca patinaj yapıyorlar; bolca zaman ve insan kaybı…
Sanayi de boş durmuyor; yakın zaman önce ardıç kolonyası gördüm marketin rafında. Her kolonyayı merak ettiğim için; şimdi kitaplığın bir kenarında bir de ardıç kolonyam var…