DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–400

Yayın Tarihi: 08 Ekim 2018 | Son Güncelleme :

08 Ekim 2018 - 13:26

TEKİRDAĞ’IN YAMAN HALLERİ–400

AH YIKILDI, AH YIKILACAKLAR!

———————————————-

 

Ne güzel seslendi sanatçı bizlere; “Bindik Bi alamete Gedeyoz kıyamete; Amenieyynn”

 

Şehrimizin gidişatın, yenilenmesi, yenilikleri takdir ettiklerimiz, etmediklerimiz bir yana; baş aktör olarak halen HALK ortada yok.

 

Eğer bu şehrin; Tekirdağ’ın hikâyesi, filmi, tiyatrosu sahnelenecekse; işin içinde Tekirdağ insanı yoksa gönüllü, neşeli değilse; ne yaparsanız yapın; eksik kalacaktır…

 

Şehirleri şehir yapan insanlardır! Sadece yaşayanlar değil; o yaşımı görmeye, paylaşmaya gelen diğer insanlardır…

 

Bu şehrin yaşlı kadim ağaçları kurudu, gitti veya çevre düzenlemesi adı altında vilayet önünde bir sürü değerli çam ağacı kesildi de hiç kimsenin gıkı bile çıkmadı…

 

Nasıl olsa doğada ağaçtan yeşilden çok ne var! Düşüncesi, bu topulu her daim geçmişiyle kopuk yaşamaya esir etmiş…

 

Hâlbuki atalarımızdan, diğer nesillerden kalan; onların yaşamlarına, soluklarına, hüzün ve neşelerine tanıklık etmiş; mekânlar, ağaçlar, yollar, caddeler; maneviyat, ilahi güzellik, sosyal ve kültürel açıdan paha biçilmez bir öneme sahiptirler…

 

Vilayetin önünde kuruya kuruya doğru dürüst ağaç kalmadı. Kimisi düzenleme çalışması sonucunda yıllar önce kesildi; kimisi ise sürekli yıkanması yüzünden kuruyup gitti…

 

Şimdi tam da halkın durduğu, beklediği, sürekli altında insanlar olan iki kuruyan ağaç; ah yıkıldı; ah yıkılacak derece ciddi yaralanmalara, hatta ölümlere bile neden olabilecekken; bu ağaçlar; görmemezlikten geliniyor.

 

Bu nasıl bir şehir plancılığı? Her an yıkılacak bu ağaçların altında bekleyen; çocuklar, kadınlar, erkekler; canlı değil mi? Yaralanmaları, ölümleri halinde birkaç işçiye suç bulup, kendi kusurumuzu örtme alışkanlığı neredeyse yaşam biçimimiz olmuş…

 

Sayın Valim; tam da sizin bulunduğunuz, her gün giriş çıkış yaptığınız yerde ki bu ağaçların her an can yakacağını bir kez de buradan duyuruyorum. Bu işi görmeyen yetkililer; idareciler; şefler, yöneticiler; belki sizin emrinizle körlükten kurtulurlar…

 

 

KENTİMİZİN ZENGİNLİKLERİ; EGNATİA YOLU

————————————–

 

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün tanıdım kitapçığında şehrimizin bir zenginliğinin daha olduğunu öğrendim. İnsanın heyecan duyması, kayıp uygarlıkları merak eden arkeolog sancıları kadar gerçek ve telaşlı oluyor.

 

Denizi, dağları, kendine özgü toprak, bitki, insan çeşitliliği, coğrafi ve tarihsel üstünlüğümüz henüz şehir yaşamımıza bir katkı sağlamıyor olsa da, bir yenisini daha öğrendim.

 

Egnatıa ve SULTANLAR Yolu; Arnavutluk Durres Kentinden başlayıp Balkanlar üzerinden İstanbul’a ulaşıyor. Bu ulaşım, bizim şehrimizin sınırları içinden geçerek oluyor. Yolun uzunluğu yaklaşık olarak 1120 km. Geçmişi ise; İ.Ö.2.yüzyıla kadar gidiyor. Yani antik dönemlere…

 

Turizmin en sevdiği şeydir; antik dönemlerin izi; izleri, sesleri, şiirleri ve hikâyeleri… Antik Likya Yolu böyle doğdu ve ülkemize kazandırıldı.

 

Şimdi bu yol; Egnatia ve Sultanlar yolu; diğer şehirler, ülkelerle ciddi bağlantılar, araştırmalar ve işbirliğiyle turizme; yani, gelişmeye, zenginleşmeye, refaha açılacak bir kapı olabilir mi?

 

Burnum, çok önemli, faydaya, gelişmeye, turizme yönelik kokular alıyor. Kalbim ise yine buruk çarpıyor; bu olay, bu yol da duyarsızlık duvarına tostlar diye…

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.