
Nüfusu 16 bineyaklaşmış… Yaz aylarında 3-5 bin kişi daha ekleniyor.
Ama gelin görün ki böyle bir yerde ne bir banka şubesi var, ne de bir noter.Kumbağlı’lar, Barbaroslu’lar bile şehir merkezine kadar gidip gelmek zorundalar.
Altınova Mahallesinden söz ediyorum. İki yıl önce İstanbul’dan kalkıp, bizim de severek gelip yerleştiğimiz Altınova mahallesinden.
Doğrusu, düne kadar ne bankanın eksikliğinin farkındaydım, ne de noterin. Ta ki muhtarımız Mine Güreşken’i bir vesileyle ziyaret edip, sayesinde bu eksiklerin, ihmallerin farkına varanadek.
Öğrendiklerim karşısında şaşırmadım desem, abartmış olmam.
İyi de neden bu denli sahipsiz bırakılmış Altınova, bilmiyorum ama artık bildiğim bir şey var ki sorunlarımıza, eksiklerimize,ihtiyaçlarımıza bütün beyni, bilgisi ve yüreğiyle eğilmiş bir muhtarımız var. Hem de kadın olmanın hassasiyetiyle bakıyor Altınova’ya. Belli ki halka hizmet için gecesini gündüzüne katmakta.
Örneğin bir pazaryeri sorunumuz var. Biz taşındığımız günlerde mahallenin merkezinde bulunan, muhtarlığın, sağlık ocağının, ilkokulun, eczanelerin, polis karakolunun da yanyanaveya karşıkarşıya durduğu yol üzerinde açılan Pazar bir süre sonra mahallenin ta bir ucuna inşa edilmiş kapalı pazar yerine taşınmıştı. Bundan da hem pazarın çevresindekiler hariç herkes şikâyetçiydi, hem de pazarcı esnaflar.
Sayın Güreşken’den öğrendik ki artık bu saçmalığason veriliyormuş. Yani pazar eski yerine taşınıyormuş ve ilçe belediye başkanımız Volkan Nallar da olumlu bakıyormuş konuya. Sadece ona mı? Mevcut pazar yerinin gençlik merkezi hâline getirilme önerisine de.
Hem de birkaç kez başından sonuna kadar yürüyüş yaptım sahilimizde. Harika kumsalların bitişiğinde pek çok metruk yapı gördüm.Haydi yapılar mal sahiplerini ilgilendirir diyelim ama ya o cânım kumsallar? Karşıdan başlayan gündoğumu? Başta martılar olmak üzere ortalığı şenlendiren kuş sesleri?
Ama merkezin dışındakisahil garip ve bakımsız.Oysa gerekli düzenlemeler yapılabilse ve özellikle de İstanbul’a bir açılabilse oralar, turistik hâle getirilebilse, Tekirdağ ekonomisine çok katkıda bulunacağı kesin.
Nitekim muhtarımızdan oralarla ilgili projelerinin de bulunduğunu öğrendim. Örneğin “Neden sahilimizde periyodik bir akşam pazarı kurulmasın?” diyor. “Neden kadınlarımız el emeği, göz nuru ürünlerini orada satışa sunmasın?” diyor.“Neden çocuk festivalleri, örneğin uçurtma festivalleri düzenlemeyelim?” diyor. “Neden işin uzmanlarını davet edipözellikle çocuk eğitimiyle ilgili konferanslar vermelerini sağlamayalım?” diyor, vs.
Bütün bunlar rutin hizmetlerin ötesinde projeler. Değilse yol sorunuymuş, elektrik direkleri sorunuymuş, kaldırım sorunuymuş, patlayan boruların tamiri sorunuymuş, vs. Hâliyle bir yandan da bunların çözümü için çalışmakta Mine Hanım.
Haa, onu da söylemeyi unutmayalım bu arada:Kitap toplama kampanyası da başlatılmış.
Kısacası belli ki Sayın Güreşkenbir kadın hassasiyetiyleeğilmiş sorunların üzerini. Alışılagelmiş erkek yönetim anlayışının ötesine taşımış muhtarlığı. Bir de bu vesileyle “Yaşasın kadınlar!” diyorum.
Önümüzdeki günlerde ebeveynler veçocuklar için birlikte de bir şeyler yapma düşüncesi doğdu kafalarımızda. Onları da zamanı gelince yazarız.
Doğrusu, şu anda hatırlayamadığım başka projeleri de varmuhtarımızın. Takipçisi olacağız.
Ve son söz: “Muhtarlık” deyip geçmeyin. Devlet tarafından her zaman ihmal edilmiş olsa da halka en yakın, en denetlenebilir hizmet yeridir orası.