
Tefrikamın bir önceki bölümünde, arabaların şehir içi için uygun olmadığını anlatmıştım. “Peki araba kullanmayacak isek ne kullanacağız?” diye sorabilirsiniz. Bu yazımda da şehir içi için uygun ulaşım araçlarından bahsedeceğim.
Şehir içinde kullanılacak ulaşım araçlarının hangisinin daha avantajlı olacağı, şehir planlamacılarının yaptığı bir tercihtir. Bir şehir, isterse arabaları en hızlı ulaşım aracı yapabilir ancak bu önceki bölümlerde bahsettiğim gibi iş giriş-çıkış saatlerinde sorun oluşturabilir ve araba dışındaki herkes için ölümcül derecede sorunlar yaratabilir. Amaç, şehir içlerini insanlar için en avantajlı olan ulaşım araçlarına uygun bir araç için tasarlamak.
Hangi aracı temel alacağımız, biraz göreceli ancak 3 araç öne çıkıyor: raylı sistemler, bisiklet ve benzeri araçlar, otobüsler. Şehir planlamasına ‘güzel’ diyebileceğimiz birçok şehir, bu üç ulaşım aracına uygun trafik alt yapısı düzenlemeye dikkat ediyor.
***
Bu üç aracında, kendilerine göre artı ve eksileri var ancak üçü birleşince, birbirlerinin açıklarını kapatıyorlar. Raylı sistemlerden başlayalım. Raylı sistemler, uzun yolda arabalarda çok daha avantajlı. Bunun ilk nedeni, sizi otoyollarda araç sürmenin stresinden kurtarması. Ayrıca, trenler arabalardan daha güvenli. OECD ülkelerinde milyon kişi başına ölümlü kaza oranı; arabalarda 7.3, trenlerde ise sadece 0.2 (OECD Uluslararası Ulaşım Forumu,2022). Tüm bunlara ek olarak; trenler hem daha ucuz hem de daha hızlı. Dünyanın ‘en’lerini karşılaştırmaya gerek duymuyorum, zaten zaman içinde değişiyorlar. Bunun yerine, şehirlerarası ortalama süratları belirtmenin daha tutarlı olduğunu düşünüyorum. Ortalama hızlar: Yüksek Hızlı Trenlerde 320km/saat, standart trenlerde 130km/saat; arabalarda ise sadece 95km/saat. Arabaların, özel günlerde oluşan trafikten ötürü ortalama hızlarının daha da düştüğünü düşünürsek, trenler arabalardan her türlü daha hızlı, daha ucuz, daha konforlu ve daha güvenli.
Sırada, bisikletler var. Bisikletler, insan boyutlarındalar ve insanların algılayamayacağı kadar yüksek hızlara çıkmaları çok zor. Bisikletler, arabaların aksine yayalar için büyük bir tehlike oluşturmuyor. Bu nedenle bisikletler, kaldırımlarda ve yaya trafiği yüksek olan yerlerde de gidebilmeli. Ayrıca, bisiklet kullanarak araba trafiğini de büyük oranda azaltabilirsiniz. Buna rağmen, bisikletler birçok şehir için uygun değil. Birçok şehirde, uygun bisiklet altyapısı bulunmuyor. Bisiklet yollarının sayısı kentimizde ve ülkemizde çok az; var olanlarda da ya yayalar yürüyor ya da arabalar park ediyor hatta bir keresinde bisiklet yolunda plates yapan bir gruba bile denk gelmiştim. Bisikletlerin tek dezavantajı, arabalara karşı savunmasız olmaları. Bunu engellemenin de tek yolu var; şehir içini arabalardan kurtarıp, uygun bisiklet alt yapısı inşa etmek.
Son olarak otobüslere gelelim. Otobüsler, şehir içindeki araba yoğunluğunu büyük oranda azaltma kapasitesine sahip. Ülkemizde, her arabaya ortalama 1.1kişi biniyor (İBB Trafik Raporu,2023). Neredeyse, her arabaya 1 kişi biniyor diyebiliriz. Herkesin, trafiğe çıktığında bir arabalık yer kaplaması şehirlerin trafiğini büyük oranda arttırıyor. Elektrikli bir otobüs bile ortalama 90 kişi taşıma kapasitesine sahip. Değerli okurlarım, trafikte 1 otobüsün kaplayacağı yer ile 90 araba aynı. Sizce, insanların ulaşımını otobüsle sağlamak trafiği rahatlatmaz mı? Ancak burada değinmem gereken önemli bir konu var: Otobüsler ile arabaların aynı trafikte sıkıştığında, birçok kişi gerekmediği sürece otobüse binmez. Bu yüzden otobüsler, arabaların beklediği trafikte beklememeli. Bunun da tek yolu, çeşitli ülkelerde olduğu gibi arabaların sürmesinin yasak olduğu otobüs yolları.
***
Değerli okurlarım, trafik yoğunluğunun çözümü; elektrikli arabalar, kendi giden arabalar yahut bir şerit daha eklemek değil; arabalardan kurtulmak. Şehir içlerini arabalardan kurtardığımız vakit, daha yaşanabilir daha çevreci şehirlere ulaşabiliriz. Sonraki yazımda, sizlere bunu başaran şehirlerden bahsedeceğim. Kalın sağlıcakla!
Devamı haftaya…
Tefrika: 4/8