Çocuklarımız üzerine yazmayı sürdürüyorum. İnatla da sürdüreceğim. Nitekim işte onları doğru tanımak için bir anım daha.
Ankara’da oturduğumuz günlerdeydi. Büyükşehir Belediyesi adına Gençlik Parkı Kültür Merkezinde her hafta Cumartesi günleri çocuklarla buluşuyor, onlarla eğlenceli, eğitici program yapıyorum. Adı Ağaç Yaşken Doğrulur.
Belediye aynı isimle afiş yaptırıp kendi otobüslerine varıncaya kadar duyurusunu yapınca da salon haftadan haftaya hızla dolmaya başlamıştı.
Tabii çocuklar çoğunlukla anneleriyle birlikte geliyorlardı. Kimle gelirlerse gelsinler, yetişkinleri arka koltuklara buyur ediyor, onları ön koltuklara alıyor, ebeveynlerin sadece izlemelerini istiyorum.
O gün de programım vardı.
Programın içinde yeteneklerini gösterme, geçenlerde rahmetli olan Erkan Yolaç’tan uyarladığım evet-hayır dememe yarışması ve bana kim şarkı öğretecek vs. gibi bölümlerin yanısıravereceğim cümledeki mantıksızlığı bulmaları da vardı.
Birinde akşamdan nasıl bir cümle vermem gerektiğini düşünmeye başladım. Şu mu olsun, bu mu olsun derken, ‘90’lı yılların başında kurulan bazı televizyon kanallarının ceza gördüklerinde kararan ekrana yazdıkları bir yazı geldi aklıma.
Yaşı uygun olanlar hatırlayacaktır. Orada şöyle yazardı:
“Şu kanunun şu maddesine göre yayınımız bir gün süreyle geçici olarak durdurulmuştur.”
Çocuklara bu cümledeki mantıksızlığı sormayı düşündüm ama “İnsaf be!” dedim kendikendime.“Koskoca adamların yaptığı mantıksızlığı mı bulacaklar? Bunu sormamalısın” diye düşünmemin ardından,çocuklara duyduğum güvenimi hatırladım ve;“Bir dene yahu! Denemenin zararı yok ya,” dedim ve sormaya karar verdim.
Yarın oldu, saat yaklaştı ve indim vardım Kültür Merkezine. Çocukların karşısındayım.
Cümleyi okuduktan sonra “Çocuklaaar!” dedim. “Bu cümledeki mantıksızlık, saçmalık, hatta salaklık nedir?”
Parmaklar hızla kalkmaya başladı. Birkaçına söz vermiş ama doğru cevabı alamamıştım ki –daha dünmüş gibi gözümün önünde- sol çaprazımdan bir parmağın kalkıp kalkmamak arasında tereddüt ettiğini gördüm ve parmağımla işaret ederek; “Evet, yavrucuğum, seni dinliyoruz,” dedim.
Yavaş yavaş ayağa kalkarak ve aynen şöyle dedi:
“Bir gün süre zaten geçici bir süredir. Geçici dememize gerek yok.”
Alkııış!
“”Gel yavrucuğum, buraya!” dediğim gibi yanıma istedim. Ama bekleyebilir miyim? Ona doğru koşarak kucağıma aldığım gibi getirip, sahneye çıkardım.
“Adın ne evlâdım?”
“Ali İhsan.”
“Okulunu, sınıfına söyler misin bize?”
“Anıttıpe İlkokulu dördüncü sınıfa gidiyorum.”
“Bir daha alkııış!”
Ardından ebeveynlere döndüm.
“Sevgili anneler, babalar! Sanmayın ki mantıksızlığı bulan sadece Ali İhsan’dır. Eğer biraz düşünme süresi tanısaydık bu çocuklarımızın hepsi bulurdu o mantıksızlığı!”
Evet, işte böyle. Koskoca RTÜK’ün, tv kanallarındaki yöneticilerin yaptığı akıl almaz mantıksızlığı –buna cahillik de diyebilirsiniz- on yaşındaki çocuğumuz bulmuştu.
Bu arada izninizle şunu da söylemeden geçemeyeceğim:
Her programın bitiminde olduğu gibi o gün de sarmıştı etrafımı ebeveynler. Hepsi de çocuklarıyla ilgili bir sorunu anlatıp, benden yol göstermemi istiyorlar. İstiyorlar ama –biraz da azarlayarak- hepsini susturup sadece şunu söylüyordum:
“Bana hiçbir şey anlatmayın. Gördünüz işte çocuklarınızı nasıl ciddiyetle dinliyor, adam yerine koyuyor, muhatap alıyor, görüş ve düşüncelerine değer veriyorum. Sadece bunu yapın, yeter. Yeter ki çocuğunuzu bebek yerine koymayın. Yeter ki bakış açınızı değiştirin. O takdirde her şeyin -hem de hızla- yoluna girmeye başladığını görecek, ‘Otur bakim, dersine çalış!” deme gereğini bile duymayacaksınız.”
Burada da tekrarlıyorum: Çocuklara bakış açımızı değiştirmedikçe hiç bir şeyi değiştiremeyiz.
MANTIK JİMNASTİĞİ:
“İki düşünürden en yaşlı olanı son kitabını yazdığında 92 yaşındaydı.”
Cümledeki mantıksızlık nedir?
(Cevabı gelecek yazımızda)
***
Geçen yazımızdaki cümle şöyleydi: “Yargı bunun hesabını hukuk önünde soracak.”
Mantıksızlık nerede?
Cevap: Yargı hesabı zaten hukuk önünde sorar.“Hukuk önünde soracak” dersek, hukuk dışında da sorabilirmiş demek olur ki o hukuk olmaz, mantıksızlık olur.