DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

AZ ÇORBA, ÇOK EKMEK

Yayın Tarihi: 28 Şubat 2025 | Son Güncelleme :

28 Şubat 2025 - 13:17

AZ ÇORBA, ÇOK EKMEK

( Abdi ÖZCAN-Tekirdağ Köftesi )

Bazı insanlar nasıl doğuştan sanatçıysa, kimi insanlar da sanatçılar gibi az sayıda olan, gerçek manada esnaftırlar…

Abdi Özcan’ı Peştemalcı girişlerindeki perakende ve toptan satış yaptıkları market işletmeciliği yıllarından tanıyorum. Müşterisine karşı her daim ayağa kalkarak tebessüm etmek ve yaptığı işe büyük saygı duymak, böyle insanların genlerine işlemiş sanki…

 

Birçok insandan hep aynı övgüleri;  “Köfte yiyeceksen, çorba içeceksen Abdi Özcan’da ye veya iç” duyuyorum.

 

Öncü olmak, marka haline gelmek zor olmakla birlikte, o istikrarı korumak apayrı bir kültürdür dostlarım…

 

Birçok insan, milyonlarca canlı için belki de sıradan sayılan bir günün sabahında Abdi Özcan’ın lokantasına gittim. Sabah çorbası, hele tadını tuzunu bildiğiniz ve zaman zaman gittiğiniz bir yere gidiyorsanız; ayaklarınızla mideniz yarışır halde, koşarak ilerlersiniz…

 

İçerideki bütün masalarda müşteriler vardı. Hemen hemen her masada bir kişi, kendi özgürlük alanlarında bildik yerde çorbalarını içiyorlardı. Bir uzak tanıdığın masasını gözüme kestirdim. Selam verip masasına oturdum. Bilirsiniz ya; size selam vermek istemeyen birisi, o selam alma anını bir şey yapıyormuş telaşıyla, rolüyle perdelemek ister! Uzak tanıdığım da öyle yaptı; çorbasına öyle bir kaşık attı, sıcak kepek ekmeği öyle bir avuçladı ki, sanırsızın kara bir telaş içinde selam vermeye dahi vakti yok…

 

Söylediği çorba, ücretini verirken öğrendim; “ Az çorbaydı” Fakat ben ondan çok sonra gelmiş olsam da bir türlü çorbası bitmedi. Sadece onun için kestikleri ikisi bir arada olan kepek ekmeğinden geriye iki dilim kaldı. Çok büyük ekmek parçalarını ağzına atarken, kaşığına çok az çorba alıyordu. Bir türlü bitmek bilmedi çorbası…

 

Bu uzak tanıdığım kimsecik; yakın köylerimizden bir ağanın oğullarından birisidir. İyi bir kurumdan emekli olduğu gibi, iyi geliri olduğunu da ortak arkadaşlardan biliyorum. Ağa çocuğu bu uzak tanıdık, çorba sevmeyecek olana bile çorba sevdirecek bir ağız şaplatması içinde, beni hiçbir zaman görmemiş gibi, sanki başka bir boyutta çorbasını midesine doldurdu. İşini ikinci kısmı, yine o kocaman parça olarak aldığı ekmekleri kalan son çorba damlacıklarına bandırdı…

 

İnsan şaşıyor dostlarım; bir illüzyonist-sihirbaz gibiydi uzak tanıdık ağa oğlu olan çorba müşterisi. Meğer daha dikkatli bakınca o kepekli ekmeğin büyük parçasının sadece ucunu son kalan çorba damlalarına batırıyor. Zaten ekmeğin hepsini, yani kopardığı o büyük yudumu çorba kâsesine koysa, ne var ne yok hepsini o ekmek içecek.

 

Şimdi tamam, artık doydu diye düşünürken yine yanıldığımı anladım. Meğer daha çorbası bitmemiş. Yine ekmek tabağına o tombul elini daldırıp en büyük parçayı son kalan küçüklerden ayırdıktan sonra, kopardığı büyük bir parçayı ağzına attıktan sonra çorba kâsesini sol eliyle yukarı kaldırdı. Sağ elinde tuttuğu kaşığı da çorba kâsesinden damlayacak olan çorbalar için uygun vaziyete getirse de sadece birkaç damlacık çorba çıktı.

Olsun, öyle bir şaplatma, öyle bir mücadeleydi ki verdiği; inanın bana, en yoksul insan bile; “ Bir çorba da benden içi iç, ağa oğlu sayın arkadaş” diyesi gelir insanın…

 

Az çorba ile afiyet içinde sıcak kepek ekmeğiyle doldurduğu midesi, yeme savaşı bitmişti bitmesine ama o anda yanından geçen garsona seslendi:

—Şimdi bir çay içerim.

 

Sonra kâğıtlara sardığı hapları çıkartıp Abdi Özcan’ın esnaf lokantası kültürü içinde her masaya koyduğu bedava su sürahisinden bardağını doldurdu. Baktım ki benden önce kalkamaya niyeti yok. Yine adet yerini bulsun diye, “ İyi günler “ desem de, az çorbayı büyük bir hünerle için uzak tanıdık, hiç duymamış gibi boşluğa baktı…

 

Lokantadan çıktıktan sonra Hükümet Caddesi üzerinde düşünen adam rolünde olan görüntüm ve zihnim şu kararı verdi. Selam vermekte, almakta zorlanan az çorba ile bile neredeyse iki ekmeğe yakın ekmeği tüketen eski ağa oğlu bu uzak tanıdık:

—Niçin selam vermek istemedi? Sanıyorum, yaşı orta yaşı olduğu ve eski gelenekleri bilip korktuğu için olabilir! Yani, bir tanıdık oturduğunuz masaya gelirse; onun yediğini içtiğini eski adetlere göre ilk gelen üstlenir ya o yüzden!

 

İştahınız az ise, böyle uzak tanıdıkları kollayıp onların gittikleri sabahçı çorbacılarına gitmenizi ve onların yakınına oturmanızı isterim. Çorbanın ağza, damağa, mideye, ruha; kısacası bedeni beden yapan bütün organlara böyle güzel bir huzur vermesini, özenme algılarını en yükseğe çıkartacak bir deneyim yaşamış olursunuz.

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.