Havalar soğumaya, rüzgârlar esmeye başladı.
Kimi yerde yağmur yağdı, kimi yerdeyse kar.
Çatılar uçtu, ağaçlar kökünden söküldü.
Kısacası, yeni mevsim “Ben geliyorum.” dedi.
Kış, kapıya dayandı. Ellerimiz üşüyor ancak ceplerimiz yanıyor.
Montlar, kabanlar, elektrikli ısıtıcılar…Kısacası, kışın hayatta kalmamız için gerekli olan her şey.
Hepsi ateş pahası, cep yakıyor.
Bunlar, lüks değil İhtiyaç. Bir şekilde halledilir, halledilmek zorunda.
Birde, lüks olmaması gereken ancak lüks olanlar var.
Mesela soğuk havalarda, içimizi ısıtmak için bir kahve içmek. Sormak istiyorum, özellikle de gençlere:
Yaz bitti. Kaç defasında, fiyatlara bakmadan dışarıda yemek yiyebildiniz?
Tabii ki, dışarıda yemek yiyebilecek kadar şanslı iseniz.
Artık kış geldi, tren kaçtı.
Şimdi gezmenin değil; ders çalışmanın zamanı.
Tabi o da zor.
En ucuzundan test kitabı 200TL, biraz pahalısı 400TL.
Fiyatlar böyle olunca, ders çalışmak bile yatırıma dönüşüyor.
Her şeye, fiyat biçiliyor.
İnsan hayatı, güvenlik ekipmanı, sağlık ve eğitim. Hepsinin, bir bedeli var.
Kışın da bir bedeli var. Bu bedeli, yine biz ödüyoruz.
Yeni yıla da az kaldı.
Sevinçle kutlamayı düşünenlerin, sayısı azaldı.
Günümüzde, yeni zamlar, alınacak hediyelerin bedelleri düşünülüyor.
Maalesef ki.
Ne diyelim:
Kış, hoş geldin!