DOLAR
EURO
GRAM ALTIN
ÇEYREK A.
BITCOIN
ÜYE PANELİ
SON DAKİKA
hava
Google News

EN DEVRİMCİ İNSANLARDIR ÇOCUKLAR. AMA HANGİ DEVRİMCİLİK?

Yayın Tarihi: 27 Eylül 2024 | Son Güncelleme :

27 Eylül 2024 - 17:10

EN DEVRİMCİ İNSANLARDIR ÇOCUKLAR. AMA HANGİ DEVRİMCİLİK?

 

Hiçbir çocuk baskıdan, itaatten, dayatılmaktan, emir almaktan, zor kullanılmaktan hoşlanmaz. Dahası bütün bunlar karşısında itiraz eder, başkaldırır, isyan eder.

Her çocuk bağımsızlığına düşkündür. Kendisiyle ilgili ama kendisine sorulmadan verilen kararlara itiraz eder. İnatçıdır. Mücadelecidir. Direnişçidir.

Onlar, devrimci yetişkinlerden de daha devrimcidirler. Çünkü yeniliklere daha açıktırlar. Hem de eski köye yeni âdet getirecek, başımıza icat çıkartacak kadar böyledirler.

Bunların arasındaki belki de en baskın vasıfları ise inatçılıklarıdır. Yani tuttuklarını koparma azim ve iradesidir. Bu da devrimciliğin başlıca şiarı demek olan mücadeleciliğin dışavurumudur.

Onlara bir şeyi zorla yaptırmaya kalkmak, deveye hendek atlatmaktan zordur. Onlardaki bu karşı çıkış ve itiraz etme ruhu örnek alınası bir ruhtur. Oyuncaklarına bile el koyabilirsiniz ama o ruha asla!

Eğer bu söylediklerimiz doğru ise, çocukların devrimci oldukları da doğrudur.

Ancak gel gör ki başta anne babalar olmak üzere hep birlikte yok ederiz onlardaki bu ruhu. Buna direnebilen çocuklar devrimci, yenilikçi, yaratıcı olmaya devam ederler. Direnemeyenlerse araziye, sürüye uymuş olurlar. Sıradanlaşır, pasifleşir, silikleşir, standartlaşırlar. Kurulu düzenlerin savunucuları, bekçileri olup çıkarlar.

Aslında her insan özgür doğar. Çünkü çocuktur özgürlüğüne en düşkün olan. Odur en çok tek başına buyruk hareket etmek isteyen. Bundan da çıkan sonuç: En özgür insanlar çocuklardır.  

Devrimcilik ise sadece özgürlük sevdalısı insanların şiarıdır. Özgürlük aşkı olmayandan devrimci çıkmaz. Demek ki çocuk, bu açıdan da en devrimci insandır VE BU SİYASÎ VEYA İDEOLOJİK BİR DEVRİMCİLİK DEĞİL; KARAKTERLE, KİŞİLİKLE İLGİLİ BİR DEVRİMCİLİKTİR.

Ancak çocukluğunu geride bıraktıkça bu özgürlüğü bağımlılığa, hatta esarete dönüşür, dönüştürülür. Bu evriliş önce anne baba eliyle, sonra da sırasıyla hısım akraba, sokak, mahalle, okul, köy, kent ve bunlar yetmezmiş gibi bir de şimdilerdeki televizyon, özellikle de sosyal medya aracılığıyla olur.

Her insan enerjisinin doruğunda dünyaya gelir. Bundan çıkan sonuç da şudur: En enerjik çağ, çocukluk çağıdır. Hem de zaptedilemeyen bir enerjidir bu. Kabına sığmaz. Her an yeniden dolmak, yeniden taşmak ister. Devrimcilikse enerjisiz, enerjisiz de devrim olmaz.

Her insan meraklarla doğar. Çocuklar o nedenle her şeyi merak ederler. Kurcalama, sorma, sorgulama, bozup yeniden yapma, araştırma, inceleme ve de öğrenme hevesiyle doludurlar. Merak duymayan bir zihnin ise devrimci olması düşünülemez. Bu da yaratıcılık demektir. Zira yaratıcılık; yenilik tutkusuyla dolu olmaktır. Eskinin, eskiyenin yerine yenisini koyma çabasıdır.

Buradan da çıkan sonuç: En yaratıcı kimseler çocuklardır.

Ancak gelin görün ki çocuğun çevresini ahtapot gibi sarmış biz yetişkinler, hem de işbirliği ve dayanışma içinde ve de bitmez, tükenmez bir iştahla bu yaratıcılığı törpülemek, söndürmek, soldurmak, katletmek için elimizden geleni yaparız.

Her insan cesur doğar. Çünkü henüz korku duygusuna sahip değildir. Korkunun, korkulacak şeylerin de var olduğunun bilincinde değildir. Demek ki en cesur olunan çağ da çocukluk çağıdır.

Korkaklıkla devrimci ruhun bağdaşması, aynı insanda bir araya gelmesi ise söz konusu dahi olamaz. Zira devrimcilik aynı zamanda bir şeyleri devirip yerine yenisini koyma cesaretidir ki yüreksiz kimselerden böyle şeyler beklenemez. Sadece mevcûdu korumanın derdindedir onlar. Riske girmekten korkarlar. Ancak gelin görün ki –tıpkı çocukken bizlere yapıldığı gibi- önce öcülerle, sonra böcülerle, sonra da dövücülerle korkutula korkutula korkak insan olup çıkarlar. Devrimci ruh da böylece devrilmiş olur.

Evet, böyle. En devrimci insanlar çocuklardır. Doğal olarak daha sonra da gençler. Karşıdevrimcilerse onlardaki bu vasfı katleden biz yetişkinler. Çare ise onları yönlendirme tasamızdan, ceberrut davranışlarımızdan, tahakküm sevdamızdan, kısacası kendimizden kurtarmaktır.

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.